Ömer bin Abdulaziz hazretleri; İslamın adalet ve takvası ile meşhur valilerinden. Emevî halifelerinin sekizincisi. Mısır valisi Abdulaziz bin Mervân’ın oğludur. Annesi Hazret-i Ömer’in oğlu Asımın kızıdır. 679 (H. 60) senesinde Medine’de doğdu.
İlk tahsilini Mısır’da yaptı. Tahsilde tekâmül etmesi için Medineye gönderildi. Enes bin Mâlik, Abdullah bin Cafer Tayyar, Sâid bin Müseyyib ve başka değerli âlimlerden ilim öğrendi. Amcası halife Abdülmelik’in kızı Fatıma İle evlendi. Ömer bin Abdulaziz çok nimet ve servete sahipti. Devrin en büyük zenginlerinin arasında bulunuyordu. Cömertliğinden bütün servetini ilim talebesi, âlim ve fakirlere dağıtıyordu.
Halife onu 706 senesinde Harameyin (Mekke ve Medine) valiliğine tayin etti. Adaletle valilik yaptı. Şöhreti etrafa yayıldı. Pekçok kimse memleketini terkedip, hicâz’a yerleşti. Mescid-i Nebevi`yi genişletti. Kazı çalışmaları sırasında Hazret Ömer (r.a.)in mübarek ayakları göründü. Hiç çürümemişti. Ömer bin Abdulaziz, İslamın âdil halifesi Hazreti Ömerin mübarek ayaklarını ziyaret etme şerefine nail oldu. Süleyman bin Abdülmelik’in iki oğlu olmasına rağmen, yerine yeğeni Ömer bin Abdülaziz’i halife tayin etti. Kendisi kabul etmek istemedi. Kaçındı. Ama Emirler onun halifeliğine biat ettiler. 717 senesinde Halife oldu.
İkinci Ömer lakabını almasına sebep olan faaliyetleri
Halife olduğu zaman eşi Fatimayı yanına çağırdı ona; “Eğer benimle birlikte olmak istiyorsan ziynet ve mücevherlerini beytül-mâle (hazineye) bırak. Zira onlar senin yanında iken ben seninle beraber olamam” dedi. Eşi bütün ziynetini dağıttığı gibi, kendisi de elli bin altını vardı hepsini dağıttı.
Dört büyük halifenin yolundan ayrılmadı. Müslim ve gayri müslim bütün vatandaşlarına iyi ve âdil davrandı. Hasan Basrî hazretleri gibi devrin âlimlerine mektuplar gönderip, idarede kendisine yardımcı olmalarını ve idare hakkında istişarede bulunmak istediğini yazdı. “Ehl-i Beyte” dil uzatmalara son verdi. Ömer bin Abdülazîz’in döneminde toplumda sevgi ve saygı hakim olduğu gibi halkın kültür seviyesi de yükseldi. Halk ibâdet ve tâat yoluna girdi.
Meclislerde; “Bu gece ne okudun? Kur’ân-ı Kerim’den kaç ayet ezberledin? Bu ay kaç gün nafile oruç
tuttun? İlim’de hangi meseleleri öğrendin? Bu ay Resûlüllah’ı kaç kere rüyanda gördün?” gibi sözler söylenmeye başlandı. Malatya rumlardan yüzbin esir karşılığında satın alındı. Afrikada bütün Berberîler onun zamanında müslüman oldu. İslam ordusu Fransaya girdi, Narbonne ele geçirildi. Kendisini çekemeyenler tarafından, 720 (H. 101) senesinde zehirlenerek şehid edildi. Yaralı halde iken kayın biraderi Mesleme ibnî Abdülmelik ziyaretine geldi. Üstündeki elbisesini beğenmemiş olmalı ki, kız kardeşi Fatımaya: -Emir’ül-Mü’minin gömleğini değiştirin. Bunu yıkayın yenisini giydirin” dedi. Bir kaç gün sonra hasta ziyaretine geldiği zaman Halife’yi o elbiseyle gördü. Hem de elbisesi biraz daha kirlenmişti. Kız kardeşine;
-”Ben size gömleği yıkayınız, demedim mi?” diye kızınca, kız kardeşi ağlamaklı bir sesle;
Vallahi başka gömleği yok ki, onu giydirelim de, bunu yıkayalım.” diye cevap verdi.
Ölümüne Müslümanlar kadar gayri müslimler de üzüldü. Cenazesinin arkasından ağlayan bir rahibe sordular:
Halife senin dininden değildi. Neden ağlıyorsun?”
Rahip: –”Ben şunun için ağlıyorum. Yeryüzünde bir güneş vardı. Şimdi battı.”
Ömer bin Abdulaziz hazretlerinin iki buçuk sene bile sürmeyen hükümeti, idare ve halifeliği sonunda Müslümanlar tam 25 sene zekât verebilecekleri fakir bulamadılar.
Kaynak: Ruhu’l Beyan Tefsiri Tercumesi: 3/128-130.