Burada yazan bilgiler Resimli Tarih Mecmuası’ndan alıntılanan dikkat çekici bilgilerdir. Bize kendilerini medeni gösteren batının geçmişindeki kara lekeler saymakla bitmez. Öyle ki zaman gelmiş, Hristiyanlar Yahudileri kesmiş, zaman gelmiş Yahudiler Hristiyanları biçmiştir. Hatta Avrupa’da yaşanan 30 yıl savaşları bile mezhep savaşıdır. Bu mezhep savaşları esnasında nice katliamlar bile yaşanmıştır. Katolikler Protestanları yakmış, öldürmüştür. Bugün ise özgürlükten dem vurmakta olan batı medeniyetinin kirli yüzünü Filistin yanarken, sessiz kalmalarından görmekteyiz. Dikkatinizi çekerim halklarını değil, yöneticilerini söylüyorum. Biz Avrupa tarihinden bazı manzaraları sizin okumanıza sunalım.
İlk gece hakkı nedir? “Jus primae noctis”
Ortaçağ tarihçilerini ikiye ayıran bir kavram… Latince; “Jus primae noctis” Fransızca; “Droit du seigneur” Fransız yazar ve filozof olan Voltaire’in 1764’te yazdığı “Felsefe Sözlüğü” adlı eserde de bahsi geçtiği iddia edilen bu kavrama; “ilk gece hakkı” denmektedir. “ilk gece hakkı”nın On altıncı asır ortalarına kadar devam ettiği ispat edilmiştir. 1538 senesinde Zürih kantonu’nun kabul ettiği bir kanunda şöyle yazılıdır:
“Bir kimse kendi arazisi üzerinde yaşıyan diğer bir kimsenin evine getirdiği yeni zevcesiyle ilk geceyi beraber geçirmek isterse kendi zevcesini de o akşam için o kimseye bırakmaya mecburdur.”
Yeni evlenen kimse ilk gece hakkını para ile ödeyerek karısını efendisinin koynundan kurtarmak imkânlarına da malik idi. Birçok yerlerde bu hakkı efendilerden satın almak için onlara kadının kalçaları büyüklüğünde peynir veya tereyağı vermek lâzımdı. Arazi sahibi asilzade ve ruhaniler de bu haktan istifade etmeyi ihmal etmezlerdi. (1)
Batı felsefesine göre haklılığın, güçlülüğün nispetindedir.
– Frankfurt şehrinin köprü kulesi denilen mahallinde mevcut olan ve Yahudileri tahkir eden bir tablo 1747 yılında bir gece tahrip edilince belediye dairesi para vererek yenisini yaptırmıştır.
– 1800 yılında Frankfurt’ta umumi bir hamam işleten bir doktor şu ilânı yapmak mecburiyetini hissetmiştir:
“Yahudilerin hamamdaki her banyodan istifade edebildikleri hakkında bir dedikodu dolaşmaktadır. Yalnız iki banyonun bunlara hasredilmiş olduğunu ve hiçbir Hristiyanın bir Yahudinin yıkandığı banyoda yıkanmasına imkân verilmiyecelini ve peştamal ve havluların da ayrı olduğunu ilân ederim.”
– Mainz şehrinin kanunlarına nazaran bir Hıristiyan kadınla zina eden Yahudilerin erkeklik uzuvları kesilir ve bir gözleri çıkarılırdı.(2)
Yahudi düşmanlığı, Almanya’da Hitlerden öncede vardı.
Yahudi aleyhtarlığı sadece Almanlarda olan bir durum değildir. Ancak, bu aleyhtarlık ve düşmanlıkta en ileriye giden Hristiyan milletlerin başında Almanya gelmektedir. Şüphesiz bununda belli başlı sebepleri vardır fakat, bu başlık altında anlatılan mevzular dışında incelenmesi gerekir.
Geçtiğimiz günlerde sözde Ermeni soykırımını kabul eden Almanların geçmişinden bazı dikkat çekici uygulamalar. Hitler dönemini söylemeye hiç gerek yok. 1711’de Prusya’da asker kaçaklarının burun ve kulaklarının kesilmesine dair bir kanun çıkmıştır. 1807 senesine kadar Frankfurt’ta Yahudilerin kahvehane ve gazino gibi mekanlara girmesi bile yasaktı. Almanya’da Yahudi düşmanlığı pek eski tarihlerden başlamıştı.(3)
Her ne kadar Yahudi aleyhtarlığı paylaşılsa da fanatik Yahudilerin Avrupa’da bile çocukları kaçırdığı, sapkın ayinler yaptığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca fanatik Yahudiler, Hz. İsa’yı da kendilerinin öldürdüklerini söylerler. Hristiyanlar da bu yüzden onlara diş bilerler. Ancak bu Vatikan’a illuminati’nin sızmasından önceki durumdu. Vatikan’da birçok şey değiştikten sonra Yahudi ve Hristiyanlar kaynaştı ve küfür tek millettir ayeti tecelli etti. İşte medeni olduğunu dile getiren batının geçmişinden trajik bazı alıntılar. O gün bu zulümleri yaşayan Yahudiler, bugün kendileri beş beterini yapmaktadır.
Kaynakça:
* Resimli Tarih Mecmuası
* vikipedi.com
Dipnotlar
1-) Resimli Tarih Mecmuası, Ekim 1952, Sayı: 34, Cilt: 3 S. 1773
2-) Resimli Tarih Mecmuası, Kasım 1952, Sayı: 35, Cilt: 3 S. 1841
3-) Resimli Tarih Mecmuası, Eylül 1952 Sayı: 33, Cilt: 3, S. 1714