Yeni Zelanda’da bugün canımızı yakan, öfkemizi kabartan, insanlığı ayaklar altına alan görüntüler ve olaylar yaşandı. Aşırı sağcı olarak nitelendirilen 5 kişilik grup, iki camiye otomatik silahlarla saldırı düzenledi. Saldırı sonucu 49 Müslüman şehid oldu. Olayın detaylarını vermeden önce, sizlere Charlie Hebdo dergisinin saldırısını hatırlatmak isterim.
Yeni Zelanda saldırısı sonrası, Charlie Hebdo saldırısı çifte standartı
Hani şu kendi kurdukları IŞİD’e kendilerinin tarattırdıkları, peygambere hakaret eden dergi. İçimizdeki gafillerde o yürüyüşe katılarak, dergiye destek çıkmıştı. Ama David Brooks adlı gazeteci kadar delikanlı olamadılar.
“Ben, Charlie Hebdo değilim.”
O zamanlarda herkes Charlie Hebdo’yu savunurken David Brooks adlı bir gazeteci, haklı bir çıkış yapmış ve Charlie Hebdo adlı karikatür dergisinin, nefret söylemi, kışkırtma ve tahrik içerdiğini cesurca ilan etmiş medya çalışanlarından birisi olmuştu. İşte David Brooks’un açıklaması…
Aslında bu saldırının arkasında gerçekten derin güçler ve planlı bir tiyatro var. Biraz gündemi takip edersek eğer; İki gün önce Charlie Hebdo katliamcıları vurularak öldürüldü. Böylece delillerde yok edilmiş oldu.Yakalayarak sorgulama yoluna gidilmemesi insana; bir tiyatro yazıldı, kurgulandı ve oynandı hissini veriyor.
Dün (10 Ocak 2015) dergi saldırısını araştıran komiserin, aniden intihar ettiği haberi geldi. Şimdi, insan bu gelişmeler kaşısında nasıl şüphelenmesin?
Dün, başka bir olay daha yaşandı: Nijerya’nın Maiduguri kentinde, on yaşlarında bir kız çocuğunun üzerindeki bomba düzeneğinin patladığı ve kalabalık bir pazar yerinde yaşanan patlama nedeniyle, en az 20 kişi hayatını kaybettiği ve 18 kişininde yaralandığını duyduk.
Fransa’daki dergi Charlie Hebdo’ya saldırı yapılırken, binanın çatısından gizli çekilen video görüntülerinde, görüntüleri çeken kişinin üstünde çelik yelek ne arıyordu ? Bunun cevabını verecebilecek var mı ? Ayrıca dergi saldırısının yaşandığı gün Irak’ta 83, Yemen’de 38, Suriye’de 26, Afganistan’da 18 kişi bombalı araç ve saldırılarda öldü. Neden sadece Fransa gözümüze gözümüze sokuldu?
Boko Haram denilen IŞİD’in Afrika’daki uzantısı, 2 binden fazla kişiyi katletti, Nijerya’nın kuzey doğusunda. Bütün bu haberleri taraflı yayın yapan medyadan öğreniyoruz. Haliyle medya bize ne derse onu kabul etmek durumunda kalıyor bazılarımız. Haber bültenlerimizde;
Davutoğlu kınadı ve Fransa’ya yürüyüşe gidecek. Amerika kınadı. Avrupa, komple kınadı. Hamas kınadı. Ben mi ? Ben bu işe kıllandım. Bu arada bu olanlar sadece başlangıç gibi duruyor. Şimdi David Brooks’un açıklamalarını ve haberin içeriğini paylaşalım. New York Times yazarı David Brooks terör saldırısı sonucu öldürülen Fransız Charlie Hebdo dergisi çalışanlarının özgürlük şehitleri olarak anıldığını ancak derginin yayınlarında bir nefret söyleminin bulunduğunu söyledi.
Derginin mevcut yayın çizgisiyle ABD’de hayatını devam ettirmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken David Brooks şu ifadeleri kullandı: “Eğer Charile Hebdo dergisi son 20 yılda Amerika’da herhangi bir üniversite kampüsünde yayınlansaydı bu 30 saniye bile sürmezde çünkü öğrenciler ve üniversiteli gruplar dergiyi nefret söylemi suçuyla suçlardı. Yönetim de dergiye verdiği mali desteği keser ve dergiyi kapatırdı.”
David Brooks, Paris’teki son olaylara verilen tepkilerden insanların radikal terörist grupların görüşlerini eleştirenleri kahramanlaştırdığı ancak kendi görüşlerini eleştirenlere karşı da oldukça hoşgörüsüz olduklarının ortaya çıktığını belirtti.
David Brooks’un köşesinden bazı alıntılar:
“Amerikalılar Hz Muhammed’i tavsir eden Charlie Hebdo dergisini cesaretinden dolayı övebilir ancak Somalili Ayaan Hirsi Ali adlı politikacı üniversite kampüsüne konuşmacı olarak davet edildiği zaman bu kişiye konuşmasının engellenmesi için girişimler olur.”
“Bir çoğumuz için ‘ben Charlie’yim’ demek doğru değil çünkü bir çoğumuz Charlie Hebdo’nun saldırgan mizah anlayışını tavsip etmiyoruz. Kısacası saygı ve medeniyet ölçülerini sürdürmek istiyoruz ama aynı zamanda yaratıcılığa da elbette bir pay bırakmamız gerekiyor.” [1]
Yeni Zelanda cami saldırısının detayları
Breivik denilen adam, günümüzün modern giysileri içerisinde bulunsa da kafa yapısı Orta Çağ’daki tapınak şövalyelerinden farksızdır. Ve bu uğurda, kendi milletinden insanları bile harcayacak zihniyete sahiptir.Brendon Tarrant’ta onu örnek almış ve bir manifesto yayınlamış. Bütün ülkelerdeki terör saldırıları tehditlerini, özel olan maillerimize bile bakarak kontrol eden NSA, bu saldırıdan habersiz olamaz. Bu mümkün değil, peki NSA Yeni Zelanda hükümetini neden uyarmadı? Neden uyarsın ki, her tarafı karıştırmak istiyorlar zaten. Fotoğrafta Tarrant adlı teröristin biz Türkleri de tehdit ettiğini ve bizlere neler söylediğini siz de okuyun. Ayasofya müze olarak kalmalı diyenler iyi okusun. Sen sahip çıkmazsan, çıkacaklar çok.
Bu arada saldırı görüntülerini paylaşmayı doğru bulmuyorum ama izlemenizi ve Batı’nın zihniyetini unutmamanızı tavsiye ediyorum. Ben orada şehid olanlara üzülmüyorum. Asıl kalanlara üzülüyorum. Onlar kendilerini ve imanlarını kurtardılar, peki ya biz? Şehadete aşık olan bir ümmeti, vehn kaplamışsa, işte böyle zilletleri daha çok yaşayacağız demektir. Allah, zalimlere fırsat vermesin.
Yeni Zelanda cami saldırısındaki teröristin silahında neler yazıyor?
Silahın üstündeki isimler, tarihler çok manidardır. İslam alemine karşı savaşan, isyan eden, kan döken kim varsa, neredeyse hepsinin ismi yazılmış. İşte silahın üstündeki detaylar.
Bir diğer analiz resmini de sizinle paylaşalım. Görülüyor ki sen özünü unutsan bile, onlar senin özünü asla unutmuyor. Fırsatını bulduğunda ise Haçlı-Siyon ruhu canlanarak, en canice şeyleri zevkle yapıyorlar.
Ayrıca yeni ulaşılan bilgilere göre iki camiye ikişer kişi olarak saldıran teröristlerden birisi Türkiye’de de bir süre bulunmuş. Emniyet güçleri ise Türkiye’deki uzantılarını araştırmaya başladı.
Dipnotlar:
1-) euronews