Örneğin önceki dönemlerde Hz. Nuh döneminde heykel yapılması caizdi. İnsanlar; Allah için sevdiği, saydığı kişilerin heykelini yapar, yılın belli zamanlarında etrafında toplanıp onu yad eder ve o kişi sayesinde Allah’ı anar ve hatırlardı fakat daha sonraki nesiller bunu unutup, aslından saptırıp, bu heykellere tapınmaya başlamış ve putperestlik ortaya çıkmıştır. Sonraki ümmetlerde ve İslam dininde de heykel bu yüzden yasaklanmıştır.
Mesela sapkın Yahudiler, Üzeyr peygambere Allah’ın oğlu demiş, sapkın Hristiyanlar da Hz. İsa’ya demiştir. Burada ince nokta şudur. Din tektir. Tevhid dini. Ancak insanlar buna Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dini adını vermiştir. Çünkü zamanla insanlar bunları bozmuştur. Musevilik bozulunca, İsevilik, İsevilik bozulunca da tüm peygamberlerin serveri ve tevhid dininin tamamını kapsayan Muhammedilik yani İslam gelmiştir. Bu son ve tek hak dindir.
Yahudileşme temayülü diye ortaya çıkanlar, neyi amaçlıyor?
Musevilik’te de namaz vardır fakat zamanla unutulmuş, aslına aykırı bir şekilde ufak bir kesim olan Samîriler tarafından farklı da olsa hala devam etmektedir. Şimdi namaz Yahudilerin, İslam dininde yok mu demeliyiz?
Mesela hicri aylardan olan Muharrem ayındaki, aşure günüde tutulan oruç. Köken olarak Yahudilerden gelmektedir. Kökeni hakkında da açıklama yapalım. Rasulüllah Efendimiz (s.a.s.) Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını gördü. Sebebini sorduğunda Yahudiler: “Bugün hayırlı, faydalı ve büyük bir gündür. Allah Teala, bugünde Beni İsrail’i düşmanlarından kurtardı. Musa (a.s.), (Allah’a şükür için) o gün oruç tuttu.” dediler.
Bunun üzerine Rasul-i Ekrem Efendimiz: “Ben Musa’ya sizden daha yakınım.” buyurdular. O gün oruç tuttular ve müminlere de oruç tutmalarını emrettiler.(Buhari, Savm, 69, Enbiya, 24; Müslim, Sıyam, 127.)
Fakat bu orucu alırken Yahudilere muhalefet edilmesini de rivayet etti Peygamber efendimiz. Bu orucu tutarken, sadece Yahudiler gibi aşure günü değil, aşure günü ve ondan sonraki gün ya da aşure günü ve ondan önceki gün olarak iki gün tutulmasını tavsiye etmiştir. Yahudiler ise bir gün tutmaktadır. Şimdi bu oruç Yahudilerden geldi tutmakla Yahudilere mi benzemiş oluruz?
Budizm ve tesbih konusu. Tesbih Budizm’den mi gelmiştir?
Budizm’den gelen tesbih, İslam’a girdi diye batıl mı saymalıyız? Tesbihin şeklinden ziyade ne amaçla kullanıldığı önemlidir. Tesbih öncesinde Allah’ın esmalarını 33’er kez söylemek için taşlar kullanılıyordu. Tesbih ise Hindu Müslümanlar sayesinde hayırlı bir iş için kullanılmaya başlanmıştır ve taşlardan daha kullanışlı bir eşyadır. Bunu kullanmak sapıklık değildir veya İslam’ı bozmak değildir.
İslam dini temel esaslara zarar vermeyen, dinin özüne kötülük etmeyen yeniliklere açık bir dindir.
Hicretin dokuzuncu yılında Temim heyeti ile birlikte Medine’ye gelen ve yanında birkaç kandil ile fitil ve yağ getiren Temim ed-Dâri, bir Cuma gecesi hizmetçisine Mescid’de kandilleri astırarak yaktırır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mescid’e gelince bunları kimin yaktığını sorar. Temim ed-Dâri’nin yaptırdığını öğrenince ona şunları söyler: “Sen İslam’ı nurlandırdın. İslam’ın mescidini süsledin. Allah da seni dünyada ve ahirette nurlandırsın.” Bu olay Allah Resûlü’nü o kadar etkiler ki, Temim ed-Dârî’ye kandilleri asan hizmetçinin adını sorar. Fetih olduğunu öğrenince ismini Sirâc (kandil) olarak değiştirir. Sahabe arasında yer alan Sirâc, Mescid-i Nebevi’yi aydınlatma ve isim değiştirme olayını bizzat kendisi anlatmıştır.
Semavi din denilen dinler ve mitolojik efsanelerin benzerlikleri
Mitolojik kaynaklarda olan bazı şeyler, kişi ve yer isimleri değişik olarak kutsal kitaplarda da var. Dolayısı ile bunlar; “insanların kendi oluşturduğu bir kitap, ilahi kitap değildir” iddiası vardır. İnsanlık tarihinden itibaren peygamberler gelmiş, bunlara kitap ve suhuf gelmiş. Bir rivayete göre 124 bin peygamber gelmiştir. Mitolojik efsanelerin, geçmişteki peygamberlerin anlattıklarının çarptırılarak anlatıldığı mitler olduğu nedense hiç düşünülmez..! Mesela Hermes diye bildiğin kişi, aslında İdris Peygamberdir. Bu yazma eserlerde bile mevcuttur.
Ama doğruyu konuşmak gerekirse bunun tam tersi olduğu dönemlerde olmuştur. Yani mitolojik efsaneler üzerinde bir din inşa etme gibi… Bunu da İsevilik’te yaptılar. İsevilik’te haç sembolü yoktur fakat eski pagan yani putperest inançlardan, bu sembol İsevilik’e sokularak tahrifat yapılmıştır. Sunday (Pazar) günü güneş günü demektir. Sunday’den kasıt Akhenaton’a ithaftır. Akhenaton tanrının tek olduğunu ve sembolü olarakta güneş olduğunu kabul etmektedir. Yani bu da eski Mısır’dan İsevilik dinine geçen bir başka şeydir. Bu örnekleri bir bir sıralayabiliriz fakat yazının gereksiz uzamasına yol açar. Yani özetle “semavi dinler” kavramı yanlıştır. Şu an ve kıyamete kadar tek semavi din var o da tevhidi doğru bir şekilde anlatan ve yaşatan İslam dinidir.
Fazla bilinmeyen bazı dini konular.
Mesela Babil tanrılarından olan İştar, putperestlerin taptığı heykellerden birisidir. İştar’ın putperest saltanatı ise Hz. Yakup peygamber ile birlikte Allah’ın yardımıyla yıkılmıştır. Putperestlik daha önce de belirttiğimiz gibi ilk defa Hz. Nuh döneminde çıkmıştır.
Dini doğru yerden, kişi ve kitaplardan öğrenmek gereklidir. Mesela aslen Yahudi olan, Hitler’i keşfederek dünya sahnesine çıkartan, sonra Hitler’le arası bozulunca Türkiye’ye kaçan ve yüksek dereceli bir mason olan ve Türkiye’de de özünden kopmuş, bozulmuş Bektaşilik tarikatına katılan ve bir Bektaşi olan Baron Rudolf Von Sebottendorf; Eski Türk Masonlarının Uygulamaları adlı kitabında, Peygamber Efendimize iftira atarak, Hz. Muhammed’in din bilgilerini bir hahamdan öğrendiği yalanını söylemektedir. Oysa bu tamamen mesnetsiz bir iftiradan başkası değildir.
Din eğer doğru yerden, doğru şekilde öğrenilmez ise hak yoldan kayıp gitmek çok kolaydır. Sürekli vücuduna zehir giren adam bununla ne kadar başa çıkabilir ki? İşte yanlış inanç söylemleri de bu şekilde bir zehirdir. O yüzden doğru kitaplar okunmalı, doğru insanlar dinlenmeli ve doğrunun ne olduğu bilinmelidir. Bunlar bilindikten sonra, yanlışa düşmemek için daha dirençli olunur.
Mesela İslam dinini doğrudan tahrif edemeyenler, bunu mezhepler yoluyla yapmaya çalışmıştır. İslam dininin en doğru temsilcileri ise Allah Rasulü ve onun ashabının yolundan giderek, cemaatten ayrılmayanlardır. Bunlara ise Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat denir. Bu konularda daha ayrıntılı bilgi almak için aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz.
İslam dinindeki hak mezhep sayısı 4’tür. Bunlar Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleridir. İslam dinini bozmak isteyenler ise bunların yanında birçok mezhebi ortaya çıkarmış fakat bunların çoğu unutulup gitmiştir. Geriye bu batıl mezheplerden; Mutezile, Şia ve Vehhabilik kalmıştır. İslam dinini doğrudan bozamayanlar, mesela Şia mezhebi ile Hz. Ali’yi; Allah, peygamber yerine koymuştur. Hz. Hüseyin’i Allah’ın oğlu yerine koymuştur. Hz. Fatıma annemize sahifeler indiğini Kur’an eksik olduğu gibi iftiraları atmışlardır.
Bu kadar bahisten sonra; “Allah bu dinlerin bozulmasını neden murad etti?” diyebilirsiniz. Tekrar söylüyorum din tektir. Allah’ı tek ve bir bilmek, eşinin veya oğlunun olmadığını bilmek ve kabul etmek, dindir. Bunun yanında gönderdiği elçileri ve kitapları da kabul etmek dindir. Dini olduğu halden çıkaran, bozan, parçalayan insanlardır. Allah her dönem bu dini tekrar hatırlatmak için elçiler göndermiştir fakat insanoğlu unutkandır, nankördür.
Hz. Süleyman peygamber döneminde de heykel yapımı caiz ve serbestti fakat insanların çoğu her seferinde nefislerine hoş gelen bir yaratıcıya inanmayı istedikleri için kendi yaptıkları heykele, kendi yakıp söndürdükleri ateşe, gündüz gelip gece yok olan güneşe tapmaya inandılar. Çünkü bu tanrılar hesap sormuyor, herhangi bir emir ve yasak getirmiyordu. Yani aslında insanlar kendi nefislerine tapıyor fakat heykel, ateş, güneş gibi şeyleri buna perde olarak belirtiyordu.
Sonuç olarak söylemek gerekirse din tektir. Allah Hz. Musa’yı gönderdi ve onunla konuştu. Hz. Musa’ya inanan Müslümanlar, dinini kabul ederken La ilahe illallah Musa Kelimullah dediler. Hz. İsa’ya yetişen ve inanan Müslümanlar; La ilahe illallah İsa Ruhullah dediler ve Allah’a iman ettiler. Hz. Muhammed’e inanan ve yetişenler ise kıyamete kadar devam edecek olup; La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah dediler ve iman ettiler. Din tektir, tevhid dinidir. Bu dine inananlar ise her dönemde Müslümanlardır. Müslüman ise kelime kökeni olarak teslim olan demektir. Allah’ın hükümlerine teslim olan, boyun eğen insanlar….
Bu arada tekrar üstüne basarak söyleyeyim tevhidi sadece İslam dini devam ettirmektedir. Diğer dinler batıldır, sapkındır, hükmü kalkmıştır.