Grean Deal (Yeşil Mutabakat) nedir?
Great Reset ve Green Deal ile entegreli bir proje daha var. O da ID2020 projesidir. Bu proje özetle kimliksiz insanlara kimlik verilmesi olarak lanse edilse de arkasında çok daha karanlık planlar bulunmakta. Aslında Great Reset, Green Deal, ID2020 gibi projeler bir bütündür. Bir sacın ayakları gibi hepsi bir temeldir. Konuya tam hakim olmak için ID2020 projesi de bilinmelidir. Onu da aşağıdaki resme tıklayarak okuyabilirsiniz.
Küreselcilerin yayın organı The Economist daha önce bunu 2018’de de vurgulamış ve 2050’ye kadar yapay et ve böcekler gibi besinlerin, insanların sofralarında yer alacağını belirtmişti. 17 Kasım 2020 tarihinde yayınladığı yazısında ise bunu 2021’e kadar çekmiş ve yakında sofralarımızda olacağını belirtmiş. Sosyal medya hesaplarımızdan bizleri sıkı takip edenler hatırlayacaktır, insanları böcek yemeye zorlayacak şartlar, oluşturulacağını önceden belirtmiştik. Ancak Economist’in bu yazısına değinmeden önce, gelin Bill Gates’in konuşmasına bakalım.
Aşı ve çip spekülasyonu ile gündeme gelen Bill Gates’in TED konuşmalarından bir kesiti dinlediniz. Bill Gates, Dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini ve bu konuda bazı kişilerle birlikte (artık kimlerden bahsediyorsa) iyi işler yaptıklarını anlatıyor.
Bill Gates, yaptığı bir konuşmada. Nüfusun azaltılması gerektiğini, karbondioksit salınımının çok fazla olduğunu, kaynakların yetersizleşeceğini ve bunun için aşılarla, doğum kontrolü gibi önlemlerle nüfusu azaltma çalışmaları yaptıklarını söylüyor.
Peki ama aşı ile nasıl nüfus azaltılır? Başta kısırlaştırarak. Başka nasıl azaltılır? Uzun vadede doğum anormallikleri sağlayacak kimyasallarla ve sonrasında da kürtaja teşvik sağlamakla. Nüfus azaltımı ve aşı arasında organik bağ budur. Şerefini satmamış, önüne konulan ezber makalelerden papağanlık yapmayıp, bizzat kendisi araştıran doktorlar bile Otizm ve aşılar arasındaki bağlantıyı defalarca belirtmişlerdir.
Böcekler mi, algler (yosun) mi, yoksa yapay et mi?
– Mutfak masanızda 2050’de insanlığı destekleyebilecek gıda maddelerini inceleyin
Artırılmış Gerçeklik Yemekleri
Kabaq, kullanıcıların masalarında sanal 3D yiyecekleri görmelerini sağlar. Restoranda ve çevrimiçi sipariş verirken… Kabaq, ultra yüksek kaliteli 3D modeller oluşturmak için gelişmiş tarama teknolojilerini kullanır. Bu 3B modeller, artırılmış, sanal ve karma gerçeklik deneyimlerinde kullanılabilir. (2)
Yazıda Kabaq adlı girişimin arttırılmış gerçekliğine değinen Economist dergisi, henüz koku ve tat gibi duyulara hitap etmeyen bir teknoloji olmasına rağmen arttırılmış gerçeklik ile yemeklerin ilerideki görüntüsünün çıkarımının bu arttırılmış gerçeklik ile yapılabileceğini vurgulamakta. Yazının tercümesine devam edelim.
Yenilen Böcekler
Ancak herkes böcekleri, tırtılları veya cırcır böceklerini yeme fikrini sevmez. Yenilebilir böceklerin çoğu vahşi doğada yakalanır, bu yüzden ölçeklerde yetiştirilip yetiştirilemeyecekleri belli değildir. Ve böcek tüketimi ile ilişkili güvenlik, toksisite ve alerjiler hakkında çok az araştırma yapılmıştır. Ancak belki de böceklerin daha geniş tüketiminin önündeki en büyük engel “yuck” (tiksinti) faktörüdür: Batı’daki birçok insan mutlu bir şekilde karides ya da beyaz keçi yiyecektir, ancak çekirge yeme fikrine geri dönecektir.
Yine de tüketicinin zevklerinin hızla değişebileceğini hatırlamakta fayda var. Sadece yirmi yıl önce, Batı’da çok az insan düzenli olarak suşi yiyordu. Her şey başarısız olursa, böcekler makarna sosları gibi yiyeceklerde görünmez bir bileşen olarak kullanılabilir. Bu, çekirgelerde öğle yemeğini daha lezzetli hale getirebilir.
Yapay et
Bugün et üretimi için büyük miktarda su kullanıyor ve hayvancılık tüm dünya araçlarından daha fazla sera gazı yayıyor. Ayrıca gezegenin mevcut topraklarının dörtte birini işgal ediyorlar. Bu nedenle, yapay et üretimi çok daha çevre dostu olabilir-ve her yıl 65 milyar insanı yiyecek için öldürülen hayvanlara daha az acımasız olabilir. Ancak üretim fiyatı önemli ölçüde düşmüş olsa da, hala gerçek etten üç kat daha pahalıya mal oluyor. Ve eğer tutumlar ete karşı kararlı bir şekilde dönerse, bu, istihdam ve gıda güvenliği için hayvancılığa bağlı 1.3 milyar insanın geçim kaynaklarını tehdit edebilir—potansiyel olarak istihdam için otomasyondan çok daha büyük bir tehdit. Ama yapay etin gerçekten potansiyeli olduğuna hiç şüphe yok.
Spirulina
Afrika, Meksika ve Myanmar’ın oldukça alkali göllerinde büyüyen bir yosun türü olan spirulina, hiçbir zaman tam anlamıyla dışarı çıkmamış harika bir besindir. Spirulina tozu ağırlıkça% 60 proteindir ve burada kurabiyelerle gösterildiği gibi diğer yiyeceklerle karıştırılabilir veya gıda takviyesi hapı olarak alınabilir.
Öğün yerine geçen shake içeçekler
Burada Economist dergisi; Herbalife, Bertrand gibi shake içecek tarzı gıdaların, zamanla insanların bir kısmının ana besin olup olmayacağını tartışmakta. Ancak bu tarz dönüştürülmüş ve işlenmiş besinlerin, uzun vadede insan sağlığına nasıl etki edeceği hakkında bazı sorunlar olabileceğini, üstü kapalı olsa da belirtmiştir.
3D Baskılı gıda
Natural Machines’in ürettiği cihazlar ile yapılan ve Disfaji hastaları için 3D baskılı biftek, sosis, mısır ve brokoli güvenlidir.
Evet yeni dünyanın yiyeceklerine bazı örnekleri The Economist dergisinden ve somut örneklerle verdik. Bu arada Natural Machines’in mini boy ürettiği 3D baskılı yiyecek üreten en ucuz ürünü bile 4000 dolar değerinde bulunmakta. Şimdi gelelim 17 Kasım 2020 tarihli bir diğer Yeşil Mutabakat’ı vurgulayan başka bir Economist yazısına…
Menüde yenilebilir böcekler ve laboratuvarda yetiştirilen etler var. Yakında size yakın bir masaya geliyor
Dünyada iki milyar insan düzenli olarak böcek yemesine rağmen, Batı’daki tüketiciler tarihsel olarak bir gıda kaynağı olarak onlardan uzak durdu. Ancak gıda üretiminin çevresel etkisine ilişkin endişeler, menüye böcekleri koyuyor: Protein açısından zengindirler ve sığır eti veya domuz eti gibi etlere göre üretilmeleri daha sürdürülebilirdir.
Böcek ürünleri artık birçok ülkede mevcuttur. İngiltere’de kriket atıştırmalıkları, Almanya’da yemek kurdu burgerleri ve Kanada’da süpermarket markalı kriket tozu satın alabilirsiniz. Ancak, mutfak konusunda niş bir ilgi olmaya devam ediyor: Uluslararası Gıda ve Yem Böcekleri Platformu (IPIFF) tarafından yapılan araştırma, Avrupa Birliği’nde 9 milyon insanın 2019’da böcek ürünleri yediğini tahmin ediyor – nüfusun sadece% 2’si. Bu sadece yuck (tiksinti) faktörü yüzünden değil. Düzenleme ya da eksikliği de bir rol oynar.
2018 yılına kadar böcekler, yaygın olarak gıda maddesi olarak kabul edilmedikleri için herhangi bir AB yönetmeliği kapsamına girmiyordu. Her üye devlet, böcek dostu olmaktan böcek fobisine kadar değişen tutumlarla kendi kurallarını koydu. AB’nin Yeni Gıda Direktifinin yürürlüğe girmesiyle bu durum değişti. Ancak böcekleri kapsamasına rağmen, her tür için ayrı izinler gerektiriyor ve bunlardan ilki 2021’in başlarında bekleniyor.
Bifteğini al ve ye..
Bunun nedeni, böceklerin balık unu ve soya fasulyesi gibi hayvan yemlerinde çevreye zarar veren proteinlere olan bağımlılığı azaltmaya yardımcı olabilmesidir. Dünyanın vahşi balık avının beşte biri, bazı bölgelerde aşırı avlanmaya katkıda bulunan balık unu yapmak için kullanılırken, soya üretimi Güney Amerika ormanlarında hasara yol açıyor.
Gelişmiş dünyanın çoğunda, böceklerin balık yemi ve evcil hayvan yemlerinde zaten izin verilir. 2018’de Amerika Gıda ve İlaç İdaresi, AB’nin 2020’nin sonlarında veya 2021’in başında yapması beklenen kanatlı yemlerinde böcek kullanımını da onayladı. Protix, Ÿnsect ve InnovaFeed gibi Avrupalı böcek üreticileri, AB’nin 2017 yılında balık yeminde böcek kullanımına izin vermesinden sonra milyonlarca Euro topladı; kümes hayvanları yemi pazarının açılması bir başka adım değişikliği olacak. Tabii ki, böcekler şu anda soyadan daha pahalıya mal oluyor, ancak yem üreticileri için, küresel pandemi ve artan tüketici farkındalığı göz önüne alındığında, ödemeye değer olacak yeşil, genellikle evde yetiştirilen bir protein umudu sunuyorlar.
Böceklerde olduğu gibi, bazı insanlar için iğrenç bir faktör var – ama aynı zamanda zorlayıcı bir çevresel argüman da var. Kültürlü et, geleneksel olarak üretilen Avrupa etine göre% 99 daha az arazi ve yaklaşık% 90 daha az su kullanır, bu da onu çok daha sürdürülebilir kılar. Üreticilerin buna et demesine izin verilmeli mi? Etiketleme konusunda bazı tartışmalar oldu. Ancak Memphis Meats’den Eric Schulze, “küresel düzenleyici topluluk ezici bir çoğunlukla alıcı oldu” diyor. Amerikalı ve Avrupalı düzenleyiciler, kılavuzlarını zaten özetlediler.
Dr Kaplan, 2021’de menüde kültürlü et görmeyi bekleyin diyor. “Başka seçeneğimiz yok” diyor. “Yapmazsak başımız belada.” (3)
Grean Deal (Yeşil Mutabakat) ile değişecek diğer alışkanlıklar
Evet, yukarıda küreselcilerin birçok olacakları önceden haber verdiği Economist dergisinden, ilk etapta 2030’a sonrasında da 2050’ye kadar gıda üzerinde planladıkları bazı gerçeklerin aktarıldığı iki yazıyı tercüme ederek sizlerle paylaştık. Peki ama bu değişiklikler sadece gıda çevresinde mi yaşanacak? Elbette hayır.
Otomotiv sektörü ve kişisel araç sahibi olma konusunda yaşanacak değişiklikler
Otomobil fabrikaları tamamen değişip dönüşecek. Az çok haberleri takip edenler Volkswagen adlı Alman menşeili üretici firmaya, 2009-2015 yıllarındaki araçlarında emisyon değerlerini yanıltıcı ve düşük gösterilmesi sebebiyle verilen 15 milyar dolarlık rekor cezayı hatırlayacaktır. Nedense 6 yıl boyunca fark edilmeyen olay 6 yıl sonrasında fark edilmiştir.
Kurtlar Vadisi’nin 83. bölümünde, baron seçilen Polat Alemdar, Samuel Vanunu’dan konseyin dış bağlantıları hakkında brifing alırken, petrolün 2020’ye kadar önemini koruyacağını söylüyor. Bunu söylediği tarih ise 2004-2005 arasındaki bir süreç. Ayrıca Samuel; “çocuklarının kendisinin bildiği şeyleri bilmesine gerek yok. Çünkü benden sonra dünya çok başka bir hal alacak” tarzında şaşırtıcı söylemlerde de bulunmaktadır.
Dizel ya da motorinle çalışan araçları unutun. Geleceğin dünyasında fosil yakıta yer yok. Bunu yakan araçlara da… Ayrıca otomotiv almak da eskisi kadar kolay olmayacak.
New York Times’ta çıkan bir habere göre şehirler gün geçtikçe araç trafiklerini azaltma ve sıfır karbonlu alanlar yaratma peşinde. Bir çoğu otomobillerin rolünü yeniden belirlemek için çeşitli ölçümler yapıyor. Onları bu konuya dair çalışmaya iten en önemli neden ise artık şehir sakinlerinin temiz, sağlıklı hava ve daha az trafik istemesi. Bu nedenle şehirler, ki onlar küresel karbondiyoksit salınımının en büyük aktörleri konumunda, şehirde yaşayan insanlardan arabalarını terketmelerini veya daha çevreci olanları tercih etmelerini istiyor, bazı yerlerde zorluyor.(5)
Önceleri dizel araçların ve kamyonların şehir merkezine girişlerin ücretli olmasıyla başlayan bu kısıtlamalar 2021 yılı itibariyle örneği Bristol’da dizel araçların tamamen şehir merkezinden uzaklaştırılmasıyla değişik bir hal alacak. Amsterdam ise 2030 yılı ile birlikte içten yanmalı motorlu araçların şehir merkezine girişini yasaklayacak.(6) Birçok şehirde ise konvansiyonel araçların elektrikli ve doğalgazlı araçlarla yer değiştirmesi gündemde. Londra merkezli Clean Air Fund’da çalışan Jane Burston’a göre ” Yerel Yönetim sorumluları hava kirliliğinin yarattığı sağlık sorunlarının farkında ve bunun yarattığı politik baskıyı yeni şehircilik yaklaşımlarıyla aşma peşinde.”
Bahsi geçen çözüm yolları benimsense de içinde bazı engelleri de beraberinde getiriyor.
Örneğin Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi, kötü ve zehirli hava ile mücadele ederken, trafiğe yeni girecek otomobil ve motorsiklet sayılarını azaltmak için çalışıyor, Madrid’de binlerce temsilci uluslararası iklim görüşmelerine katılıyor. Londra 2003 yılı içinde başlattığı uygulama ile hafta içi sabah 7 ile akşam 8 arasında şehir merkezine girecek araçlardan 5 pound alıyordu. New York ise bu uygulamaya 2021’de geçmeyi planlamaktadır.(7)
Nisan 2019’da Ultra Düşük Emisyon Bölgesi konusu bu gündemin en üst sıralarına taşınmıştır. Düşük emisyon bölgeleri ile en çok kirlilik yaratan eski model gazlı ve dizel yakıtlı araçlar, kamyon ve motorsikletlerin şehir merkezine girişleri daha da zor hale getiriliyor. Şimdiden, hafta içi Londra şehir merkezine giriş 24 pounda çıkarılmış durumda.
Londra’da Ekim 2019’da havadaki nitrojen dioksit seviyesi 2017 Şubat ayındaki değere göre %36 artmış durumda. Güncel kurallarla birlikte geçen ay şehir merkezine gelen 13.500 araç artık şehir merkezine giremiyor. Bunun yanı sıra Londra’nın sembollerinden biri olan siyah taksilere de artık yeni lisans verilmemekte ve elektrikli araçlara dönüşümü için 3500 pound teşvikler gündeme gelmiş durumda.
Çin’in başkenti Pekin’de 2001 yılında 2 milyon olan araba sayısı 2011’de 5 milyona çıkarken, yetkililer bu durumun yarattığı karmaşayı ve kötü havayı önlemek için alışılmadık stratejilere yönelmişler. Buna göre, yeni araç plakası için çekiliş yapılmaya başlanmış. Çekilişlerde elektrikli araçlara daha fazla şans tanınırken konvansiyonel araç sahiplerinin de haftada bir gün plaka numarası baz alınarak trafiğe çıkması yasak. Bu hamleler neticesinde Pekin’deki hava kalitesinin arttığı gözlenmiş. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hala insani seviyelere çekilebilmiş değil.
Yeni Delhi, belki de hava kirliliğinin acımasızca yaşandığı en büyük metropol. Çözüm için metro, çevre yolları, eski ve karbondioksit emisyonu yüksek araçlara uygulanan yasaklar gibi bir çok yöntem deneniyor. 2006-2016 yılları arasında şehirdeki dolaşıma giren yeni araç sayısı %11 düzeyinde artarak 9 milyona ulaşmış durumda. Kasım 2019’da hava kirliliği artık dayanılmaz bir hal almış ve geçici eğitime ara verilmiş.(8) Plakanın son rakamına göre trafiğe çıkma kuralı uygulamaya alınmış ve sorunun geçici süreyle de olsa çözümü hedeflenmiştir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci tamamlanan Kanal İstanbul projesinde de akıllı şehir uygulamalarının yer alacağını belirten Bakan Kurum, şöyle devam etti: “Kanal İstanbul’un iki yakasında kuracağımız şehri; akıllı mahalle, akıllı şehir konseptine göre dizayn edeceğiz. Bu anlamda Kanal İstanbul projesiyle İstanbul’a trafik, sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla nefes aldıracak örnek iki akıllı şehri milletimize armağan edeceğiz. Kanal İstanbul’un iki yakasında kuracağımız şehrin nüfusu 500 bini aşmayacak. Zemin artı 3’ü 4’ü geçmeyecek, içinde ARGE merkezlerinin olduğu, teknoloji merkezlerinin olduğu, akıllı şehir uygulamalarının olduğu önemli bir proje olacak.” Kurum TOKİ projeleri ile millet bahçelerinde de akıllı şehir uygulamaları olacağını söyledi.(9)
Kaynaklarla sunduğumuz bu gerçekleri anlamanız gerek. Tasarlanan yeni nesil şehirlerde, 4 komşu aileye bir araba düşüyorken, Mars’a gitmeyi bekleyen insanları, trajikomik bir şekilde bisiklet kıtlığı bekliyorken, yeni nesil enerji kaynakları arasında petrol yokken, insanların araba diye tutturması ayrı bir komedi. Araba lükstü, artık daha da lüks olacak.
Bisiklet tedarik edin, yedek parçalarını da bulundurun, zamanı gelince sebebini anlarsınız. Üretebildiğiniz kadar gıdalarınızı kendiniz üretmenin yoluna bakının. Tarım, hayvancılık gibi sektörleri profesyonel olmasa bile en azından gıdanızı çıkarmak adına öğrenin ve en kısa sürede yapmaya başlayın. Yazımızın başındaki resimdeki ise küreselcilerin iyilik meleği(!) olarak lanse edilen, ünlü oyuncu Angelina Jolie’dir. O da küreselcilerin isteği doğrultusunda yeni nesil besinler olan böcekleri tüketirken görüntüleniyor.(10)
Cüzdanın, gelirin, sosyal skorun, seyahat izni, gıda tüketim izni için zorunlu olacak. HES kodu gibi uygulamalar, bu geçiş evresine alıştırma için pilot programlardan sadece birisi. Dizi, film, saçma salak programlarla sizi uyutan, yine belli zümrelerin yayın politikalarına sadık kalan, onlar onay vermeden bir istifa haberini bile veremeyen tv kanallarından, kendisi ve hayatı için önemli bir haber alacağını sananlar, gün gelip uyandıklarında başlarındaki ağrı çok şiddetli olacak. Bu uyarılardan sonra geçelim bir başka ilginç gelişmeye…
Japon bilim insanları bütün kan gruplarıyla uyumlu yapay kan geliştirdiklerini açıkladı.
Japon medyasına göre Japonya Tıp Koleji’ndeki araştırmacılar, kan grubundan bağımsız olarak herhangi bir hastaya encekte edilebilen yapay kan geliştirdi. Yapan kan sayesinde yaralılara hastaneye gelmeden kan nakli yapılabileceği ve bunun da hayatta kalma oranını önemli ölçüde arttıracağı belirtildi.
Bağışçılardan gelen kan genelde 5 gün, kırmızı kan hücreleri ise 42 gün muhafaza edilebiliyor. Bu yüzden transfüzyon ihtiyacını karşılamak için, hastaneler her gün binlerce kan bağışına ihtiyaç duyuyor. Geliştirilen yapay kanın normal sıcaklıklarda bir yıldan fazla saklanabileceği düşünülüyor.
Henüz insan üzerinde denenmeyen bu kan, kanaması olan 10 tavşan üzerinde test edildi. Tavşanların 6’sı bu kan sayesinde hayatta kaldı. Araştırmacılar hayvanlarda hiçbir yan etki veya pıhtılaşma sorunu yaşanmadığını belirtti.
Türkiye’de en çok bulunan kan grupları
Kan Grubu, insan kanındaki antikorlara bakılarak, kanın özelliğini belirtmek için oluşturulmuş sınıflandırma sistemidir. A, B, AB ve 0 türleri mevcut. Bundan bağımsız olarak, Rh değeri + veya – değerinde olabiliyor. Bu iki sistemin kombinasyonundan 8’li kan grubu tablosu ortaya çıkıyor.
Türkiye’de halkın yüzde 37’si A Rh pozitif, yüzde 30’u 0 Rh pozitif, yüzde 14’ü B Rh pozitif, yüzde 7’s, A Rh negatif, yüzde 5’i AB Rh pozitif, yüzde 4’ü 0 Rh negatif, yüzde 2’si B Rh negatif, yüzde 1’i de AB Rh negatif kan taşıyor. (11)
Yapay et, her kanla uyumlu yapay kan derken bir de terleyen robotlar çıkarıldı. Parçaları birleştirebiliyor musunuz? Gelin biraz da terleyen robota değinelim.
Robotlar artık tıpkı insanlar gibi terliyor. Cornell Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından oluşturulan yumuşak kas; robotları daha dayanıklı hale getirmek için tasarlandı.
Robotların aşırı ısınmasını önlemek için, iç sıcaklıkları yönetilmelidir. Araştırmacılar bu sorunu ise ‘terleyerek’ çözdü. Bu görevi gerçekleştirmek için 3D yazıcılarda nanopolimer malzemelerden akıllı süngerler yapıldı. Nano polimerler suyu tutan ‘akıllı süngerler’ yapmak için kullanılır.
30 derece ve üzerine çıktığında, süngerler küçülür ve kasın üst tabakasına su sıkar. Daha sonra ise robotu soğutmak için teri serbest bırakır. Bu ter kası türünün ilk örneği gibi görünse de, daha öncede soğutma için kullanılan ve yer kaplayan soğutma fanlarını geçersiz kılabilir.
İki şey bozulursa, düzen de bozulur.
Bakara Suresi 204-205 ayetlerinde Allah (c.c) şöyle buyurur;
Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez.
Bu ayet günümüzde türlü fenalıkları yapan, hastalıkları, ölümleri, ekinde bereketsizlikleri, insanlar arasındaki cinnet halini arttıranların, aslında bunları düzeltme söyleminde bulunanlara arasında olduklarını bizlere söyleyerek bizleri uyarmaktadır. Bunu belirttikten sonra biz ekin ve nesil konusuna tekrar dönelim.
Nesil; akrabalıkları, evlilikleri ve insan ilişkilerini doğrudan etkileyen bir etkendir. Bunun bozulması ile evlilikleri, akrabalıkları ve insan ilişkilerini bozar. Bu da kan, gözyaşı ve kargaşanın temelini oluşturur.
Ekin ise; insanın temel besin gıdaları arasında yer alır. Ekinin temeli ise buğdaydır. Buğday ise evlerimizdeki ekmek, poğaça, börek gibi bolca tüketilen gıdaların ham maddesi olan unu, bizlere sağlar.
Ancak unu da kepeğinden, yani sağlıklı kısmından ayırarak, asıl besleyici kısmından ayırdılar. Ekmeklere ve makarnalara gereğinden fazla gluten koyarak, insanları hamurişlerine bağımlı hale getirdiler. Sonucunda ise ekmeğe ve hamurişlerine doymaz hale getirildik.
Yetiştirilen sebze ve meyvelere kimyasal ilaçların etkisinin yanısıra, sebze ve meyvelerin genleriyle oynanması ile hibrit, yani kısır tohumlar üretildi. Bu daha fazla tohum satışı için yapılan bir hamledir. Peki ama bu genleri değişen tohumlar, insan vücudun da nasıl bir tepkimeye yol açıyor? Belki de kanser ve kısırlık gibi günümüzün en büyük sıkıntılarının altında böyle tepkimeler yatıyor.
ABD ve İngiltere’den neslin bozulması ile ilgili bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum.
Azalmakta olan ergen doğum oranlarına rağmen ABD’deki her altı ergen anneden neredeyse beşi evli değil; 1960’ta bu oran altıda birdi. İngiltere’de, tüm gebeliklerin yüzde 57’si herhangi bir evlilik ya da medeni birliktelik dışında gerçekleşti.(12)
Yeni dünyada, birçok değişiklik yaşanacak, eğer önlem almaz, kendimizi korumaz, devletlerin küreselcilere teslim olmasına göz yumarsak, devletleri küreselcilere teslim eden dünyadaki yöneticilere karşı tavır almazsak, söylediklerimden çok daha fazla acı tecrübeler bizi bekliyor olacak. Allah hak yoldan ayırmasın, son nefeste imanla can verenlerden eylesin.