Sabetayistlerin tasavvuf ve tarikat içinde en sulandırdığı konudur. Bu biraz Yahudilerin sefirot inancına benzese de tamamen ayrıştığı bir nokta vardır. Vahdet-i vücud öyle bir mevzudur ki Muhyiddin-i İbni Arabi bile zamanında yanlışa düşüp sonrasında bu yanlışından dönüp bunu da kitaplarında belirtmiştir. Yine bu konuda İmam Rabbani (k.s) bile onu baştaki düşüncesinden dolayı eleştirmiştir. Ama İbni Arabi (k.s) bu yanlış inanıştan dönmüştür. Vahdet-i vücud meselesi derin meseledir.
Vahdet-i vücudcular “la mevcûde illallah” derler. Bu, Allah’tan başka varlık yoktur. Ne varsa Allah’tır. Var olan her şey Allah’ın bir parçasıdır demektir. Bu îtikad elbette ki Ehl-i sünnete zıttır. Ve vahdet-i vücud meselesinin kaynağı, Muhyiddin-i Arabî Hz.nin “Füsûsu’l-Hikem” isimli eseridir. Ancak, daha sonra o îtikaddan dönmüştür. Nitekim Füsus’tan sonra “Fütûhât-ı Mekkiyye”yi yazmış ve bunun 4. cildinde “vahdet-i vücud” îtikadından döndüğünü açıkça ifade etmiştir. Ancak, işlerine gelmediği için vahdet-i vücudcular bunu söylemezler.
Vahdet-i Vücud ve Kabala bağlantısı
Ayrıca bu derin meseleler sebebiyle yeterli donanıma sahip olmayanların bu kitapları okumaması daha iyidir. Önce ehli sünnet itikadını öğrenmek daha iyidir. Yahudilerin Kabala adlı büyü kitabında sefirot inancı vardır. Bu inanca göre tanrının sayısı 10’dur. İnsan en fazla 9 sayısına ulaşabilir. 10 tanrınındır. İnsanın 9’dan 11’e atlaması gerekir. Yani şeytanın sayısına. 9-11 Mega Ritüeli yani 11 Eylül 2001 ikiz kulelere yapılan aslında bir ritüel olan terör saldırısı gibi. Bunu deccalin gelmesi için yaparlar.
Dönelim tekrardan vahdet-i vücud’a.. Allah yaratıcıdır, yaratılana benzemez, benzetilemez. Dolayısıyla her şey Allah’tır demek küfürdür. Her şey Allah’ın iradesi ile yaratılmıştır. Yarattıklarının bazılarına ise kendisinde olan bazı sıfatlardan da bahşetmiştir fakat bu sıfatlar onun zatında olduğu gibi sonsuz değildir. Bunlar yaratılanlarda sınırlıdır ve Allah’ın sıfatları ile kıyaslanacak sıfatlar değildir. Allah’ın iki türlü sıfatları vardır. Bunlar zati ve subuti sıfatlardır. Zati sıfatlar, sadece Allah’a ait olan sıfatlardır. Subuti sıfatlar ise, yarattıklarına da dilediği kadarıyla verdiği sıfatlardandır.
Zati sıfatlar 6 tanedir ve şunlardır; Vücud, Kıdem, Beka, Muhâlefetün li’l-havâdis, Vahdâniyyet, Kıyâm bi-nefsihî’dir.
Subuti sıfatlar 8 tanedir, bunlar; Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvîn’dir.
Allah’ın sıfatları hakkında
Zati sıfatlar, yalnız Allah’a ait sıfatlardır. Subuti sıfatlardan; Hayat, İlim, Semi yani işitme, basar yani görme, irade yine insandaki cüz-i irade (Allah’ın iradesi külli iradedir) Kudret insanda da vardır ancak sınırlıdır. Allah’ın kudreti ise sınırsızdır ve her şeye gücü yeter. Kelam yani söz, insanlar da söz söyler fakat ilahi kelam bambaşka bir boyuttur ve hakiki mahiyetini yalnızca Allah ve Allah’ın bildirdiği elçileri bilebilir. Tekvin ise yaratmaktır. Ancak yoktan var etmektir. İnsan da bir şeyler üretebilir ama yoktan var etme yalnızca Allah’a aittir. İnsan sadece yaratılan nesnelerden başka bir şeyler üretebilir. Zâti sıfatları ise detaylı bir şekilde kendinizin araştırması daha iyi olur.
Özellikle günümüzde Mevlevilik üzerinden yeni bir din üretilerek Müslümanları tevhidden doğru imandan uzaklaştıran, şeriatsız tasavvufu yaşayan ve bunu doğru gibi gösterenler var. Mevlana hazretleri başımızın tacıdır. Ancak günümüzdeki Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik gibi tarikatları zikreden ve bunları yaşattığını iddia edenlerden koşarak kaçın. Mevlevilik ile ilgili yazımız da yakında yayınlanacak.