Kur’an-ı bel üstünde tutmak, ona hürmet edip yükseğe asmak güzel bir davranış olsa da tek başına şekilciliktir ve hiçbir şey ifade etmez. Kur’an okunmak, sonrasında da içindekileriyle düzgün bir hayat yaşamak için indirilmiştir. Bişr-i Hafi hazretleri bir sarhoştu. Ama besmeleye hürmet etmesi onu yerden kaldırıp, temizlemesi hürmetine, hidayete ermiş büyük alimlerden olmuştur.
Vehhabiler hödüktür; saygı, empati, estetik gibi insanı ve dünyayı güzelleştiren değerlerden yoksundurlar ve Kur’an-ı bazen kafalarının altına yastık bile yaparlar. Bu da sapıklıktır, şekilcilik yaparak kuru bir saygı göstermek de sapkınlıktır. Zira ancak insanları kandırırsın, Allah’ı değil.
Din bütündür. Kur’an’dan bir kısmını, hadislerden ya da mezhebden işine geleni alıp din yaşayamazsın. Bunu yapan İslam dinine değil, nefsinin oluşturduğu dine inanıyor demektir. Nefsine tapanların ise sonu zaten hüsrandır. Hani mezheplere ve hadislere laf eden bazı yoldan çıkmışların kullandığı meşhur bir ayet vardır;
“Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” (En’âm – 159) İşte bu ayet o doğru yoldan sapanları anlatıyor aslında. İbni Abbas (r.a) bu ayetin Hristiyan ve Yahudilerin dinlerini parça parça etmesini anlatıyor diye bildirmiştir.
Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (S.a.v); “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır.” buyurmuş.
Ashab sormuşlar: “Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?”
Şöyle cevap vermiş: “Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır.”(Tirmizi, İman, 18; İbnu Mace, Fiten, 17)
Yine bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur; “Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek… Biri dışında hepsi ateşte olacak. Kurtulan fırka (fırka-i naciye) benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir.” (Tirmizi, Sünen, İman,18; İbn Mâce, Sünen, Fiten, 17; Ebu Davud, Sünen, Sünne, 1)
Özetle boş saygı yetmez, yaşamak gerekir. Ama yaşarken saygı da gerekir. İki kanatlı bir kuş gibi düşünmek gerek. Tek kanatlı kuş uçmaz.