Başıboş köpek sorunu bir terör sorunudur. Terörün sözlükteki bir manası da zaten korku oluşturmak demektir. Sokakta insanlara saldıran köpekler de bir nevi korkuyu oluşturur. Hatta kaza, yaralanma ve ölümlere sebebiyet verir. Burada yazılacaklar İslam dinine inananlar içindir.
İnsan ve hayvan eşit değildir. İnsan hayvanla bir tutulamaz. İnsanın önünde iki yol vardır. İnsan ya eşref-i mahlukat (yaratılanların en şereflisi) olmayı seçer ya da belhum adâl (hayvandan da aşağı varlık) olmayı seçer ve bunun bedelini ya da mükâfatını er geç alır. İnsan, hayvan ve bitki canlıdır fakat bunlar eşit değildir. Bitki ve hayvanlar dünyada yaratılan her şey insanlık içindir. Ancak bunlardan faydalanırken israf etmeden, haddi aşmadan yapman gereklidir. Allah dünyayı insanlar için yarattıysa bile taşkınlık, azgınlık yapalım, hayvana ve diğer insanlara zulüm edelim diye yaratmadı.
Sen bana layık kul ol, al bu nimetlerden de faydalan diye bize sundu. Ama biz haddi aşarsak. Ata, eşeğe, katıra ya da deveye fazla yük yüklersek, döverek, işkence ederek terbiye edersek, haddi aşmış oluruz. Yine sokak ortasında göz göre yaşlıları, çocukları parçalayan köpekleri, çocukları ısırıp kuduzdan öldüren köpekleri, insandan üstün tutarsak yine haddi aşmış oluruz. Haddi aşanları da Allah sevmez ve bu ayetle de sabittir.
Başıboş köpek sorunu çözümü
Çözüm nedir? Çözüm gerçekçi yaklaşmaktır. Sadece barınak ve kısırlaştırma asla çözüm değildir. Sahiplendirme, barınak, kısırlaştırma ve uyutma hepsi koordineli ve doğru zamanda yapılmalıdır. Burada mantık popülasyonu yok etmek değil kontrol altına almak olmalıdır. Köpekleri düşündüğünü sananların kaçırdığı nokta şudur. Bu köpek artışı önlenemezse, 10 yıl sonra insan nüfusu kadar köpek sayısı olacak Türkiye’de. Peki bu ne demek daha çok kuduz vakası, daha çok ısırılma ve kazaların yaşanmasına sebep olacak. Çünkü başıboş köpekler sadece saldırma ve kuduz tehlikesi yaşatmıyor. Yollarda rastgele yatmaları veya yola birden atlamaları ya da insanlar kaçarken yola çıkmaları sebebiyle trafik kazalarına da neden oluyor.
Üstelik sahipsiz başıboş köpekler, diğer hayvanlara da zarar vermekteler. Şehirlerde özellikle kedileri parçalarlarken, kırsal kesimde de köylünün oğlaklarına, tavuklarına vs. zarar vermektedirler. Bu yerel ve ulusal basında da artık sıkça görülen bir haberdir.
Bu sorunu sadece kısırlaştırma ve barınakla çözemezsiniz. Çünkü ülkenin maddi durumu ortada. Sadece sahiplendirmeyle de çözemezsiniz, çünkü hayvan besleyen insan sayısı da aşağı yukarı belli. Bunun için öncelikli olarak kısırlaştırma ve barınak etabı potansiyeline ulaşana kadar dolmalı. Sonraki süreçte sahiplenilen hayvanlar da sahiplendirildikten sonra eldeki verilere göre, popülasyonu kontrol altına alacak şekilde işkence ve acı çektirmeden uyutulma yoluna gidilmelidir.
Bu daha önce de yapıldı. İsmet İnönü döneminde resmi gazetede bile köpek itlafı kararı yayınlanmıştır. Bugün belli bir köpek miktarını uyutulmazsa, bir on yıla kadar bunun üç-beş katı belki de daha fazla köpek itlaf edilecek duruma gelecek maalesef. Öte yandan bu işe akılcı yaklaşanlar, dini hükümlerin ne olduğunu bilenler bu sorunun çözümü için gereken adımları bilmekteler. Fakat bu işin içinde mama lobisi var.
Başıboş köpek sorunu neden çözülemiyor?
Kedi ve köpek mamalarından para kazanan milletvekilleri, yine binlerce hayvan derneği adı altında milletin duygularını sömürerek bunu geçim kapısı yapmış insanlar, bu sorunun çözülmesini istemez. Çünkü bu onların para musluklarının kesilmesi anlamına gelir. Dini hükümlere göre işkence etmeden, zarar veren hayvanın öldürülmesine izin vardır. Yani saldıran köpeğin uyutulması dinen de uygundur. Ama kesin şartı işkence olmadan. Sözü özü herkes bir şey zırvalar, ben önce dini hükümlere, sonra bilimsel verilere ve mantığa bakarım. Merhamet ve vicdan bende de var. Ama çocuğu köpek tarafından parçalanan ya da kuduz olup ölen aileleri anlayamazsınız. Çünkü başınıza gelmedi. Umarım gelmez ama bu toplum belasını kendi arıyor.
Ancak benim bir korkum da bu yeni çıkacak yasanın, uygulanırken beceriksizce ve ele yüze bulaştırılarak uygulanması, çelişkili ve muallak ifadelere yer vermesi, uygulamada toplumun vicdanını zedeliyici münferit olayların yaşanması ve bu olayın infiale neden olması sonucunda, aslında alınması gereken kararın yarıda kalması ya da uygulanmamasıdır. Hatırlarsınız, başına kürekle vurulan barınak köpeklerini. İşte böyle canice ve rezil uygulamalar olmaması tek dileğimdir. Hayvanı da insanı da Allah yarattı. Allah ise belli ölçüler dahilinde yaşamımızı emretti, öldürmen gerektiğinde bile asla işkence çektirmemeyi emretti.
Ben tüm bu yazılanları anlamayıp önyargıyla yaklaşacak insanların olacağını, hayvan düşmanı, cani olarak bizi niteleyeceklerini biliyorum fakat bu toplumun birçoğu özünü yitirmiş durumdadır. Bir yanı inancının, örfünün, töresiyle, bir yanı ise ölüp bittiği batı değerleriyle yoğurulmuştur. İki arada bir derede kalmıştır. Ne tam bir batılı ne de dindar ve töresine bağlı olabilmiş, bocalayıp duran bir hale girmiştir. Böyle bir toplum sağlıklı düşünemez, düşünemiyor. O yüzden toplumun dediğinden önce bu meseleye nesnel bakılmalı. Nesnel bakınca bile uyutma gerekli. Dini açıdan baksak onda bile saldıranı işkencesiz öldürme var. Bu konu nettir, konuyu karıştıran ve sulandıralar da kimler bellidir.