Sadece Gerçek logo

Marshall planı ve zeytinyağlı yiyemem aman türküsü hikayesi

Marshall planı ve zeytinyağlı yiyemem aman türküsü hikâyesi

Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman… Senin gibi cahile, ben efendim diyemem aman… İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1948-1951 yılları arasında Marshall planı devreye girdi. Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı bir ekonomik yardım paketi olan Marshall planı, Türkiye dahil 16 ülkeyi kapsıyordu. Dünyanın en büyük mısır üreticisi olan ve birikmiş mısırlarını eritmenin bir yolunu arayan ABD, Marshall yardımının verilmesi karşılığında bir şart koştu; Türkiye’nin ABD’den mısır özü yağı ithal etmesi…

O dönemde tam olarak zeytin cenneti olan ve her yemekte zeytinyağı tüketilen Türkiye’de binlerce zeytin ağacı söküldü ve kelimenin tam anlamıyla bir katliam gerçekleştirildi. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından dolar karşılığı alındı ve mısır özü yağı Türk lirası karşılığında satıldı. Ardından ilk margarin fabrikası kuruldu.

Marshall yardımlarıyla devreye giren plan kapsamında zeytinyağı kötülendi, ısıtıldığında kansere neden olduğu gibi saçma sapan bir yalan, kasıtlı bir şekilde, halk arasında yayıldı. Böylece aslında yanma derecesi çok yüksek olan zeytinyağından halk uzaklaştırıldı ve mısır özü yağına ve margarine alıştırıldı.

Bununla da kalınmadı ve orijinali bir Rum türküsü olan “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” sipariş edilerek ülkenin en popüler türkülerinden biri yapıldı. İşte bu tam anlamıyla insan beyninin en derin sırrı beyin suyuna insanlar fark etmeden yapılan sinsi bir müdahaleydi. Zira dinlediğimiz müziklerin içerisindeki sözler beyin suyunu etkiliyor ve beynin alt bellek denilen arşivine kayıt ediliyordu. Bu olduktan sonra dinlediğimiz sözler farkında olmadan kaderimiz oluyordu.

Zeytinyağının kötülendiği bu türküde, Mustafa Kemal Atatürk’ün “milletin efendisi” olarak adlandırdığı köylü için “Senin gibi cahile, ben efendim diyemem” denildi.

“Basma da fistan giyemem” sözleriyle fabrikasıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarının simgesi olan ve halkın çok sevdiği basma kumaşına ve fistan elbiselere gönderme yapıldı. Yeni neslin gözünden düşürüldü. Katı yağ/margarine mahkum edilen halk, 15-20 yıl içerisinde hastanelerin kapısını aşındırmaya başladı. Basma giyen kadınlar, sentetik ithal giysilerle tanıştırıldı. Büyük bir dokuma endüstrisi çökertildi.

 

Bugün gelinen noktada ise doktorlar televizyondan margarin yemeyin diye bas bas bağırıyor. Vita margarinleri bu millete yıllarca yedirten de siz doktorlar değil misiniz? Mesleğini hakkıyla yapana, yanlışa yanlış, doğruya doğru diyene lafımız yok. Onlara saygımız sonsuz. Ama insanları ilaç firmalarıyla birlikte, ilaç üretiminde denek olarak kullanan “Frankenstein” ruhlu doktorlar da her zaman oldu ve olmaya devam edecek.

Yukarıda doksanlı yıllarda yayınlanan Bizimkiler dizisinde rafine yağ olan yani işlenmiş ve zararlı olan ayçiçek yağı övülürken, bugün anne sütüne en yakın gıda olarak adlandırılan zeytinyağı kötülenmekte ve eve bile sokulmamakta. Bu sahne size Covid dönemindeki saçma sapan uygulamaları hatırlatsın. O zehirli sıvılara aşı dediler, anne sütünden bile faydalı diyerek vurdular. Doksanlı yıllarda bu zokayı yutanlar, günümüzde de zehirli aşıları vurundu. Şunu unutmayın, iyi ve kötünün mücadelesi kıyamete kadar devam edecek. Peki sen hangi saftasın?

-Arif Yağyudan

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore