Evlilik; farklı cinsten iki reşit insanın meşru bir biçimde hayatlarını birleştirmek üzere yaptıkları, sözlü ve yazılı bir beyandır. Bu beyanın şahitleri olduğu gibi bazı alametleri de vardır. Alyans takmak gibi…
Evlilik nedir, neden evleniriz?
İnsan, dünyaya tek gelip, tek olarak ölse de sosyal bir varlık olması sebebiyle toplumdan kendini tamamen soyutlayamaz. Bunu istese bile şu anki dünya düzeni ve gelişen teknoloji sebebiyle bunu başarması pekte mümkün görünmemektedir.
Üstelik bu sebepler, işin maddi boyutu, bu maddi sebepler olduğu gibi manevi sebepler de bulunmaktadır. Bu manevi sebepler arasında en önemli olarak; yalnızlığını giderecek bir yol arkadaşı, bir sırdaş gerekliliği bulunur. Bu da en güzel bir şekilde sadık ve sevgi dolu bir eş ile olur. Diğer bir manevi sebep ise her insanın gerçekleştirmek istediği, ama içinde bir ukde olarak kalan hayalleri vardır. Bu da ömrü sınırlı olan insan için üzüntü verici ve heves kırıcıdır. Peki bu hayaller için ömrü uzatmak ve kaldığın yerden devam etmek mümkün değil mi?
Elbette gerekli şartlar oluştuğunda, üzerine düşenleri yaptığında, Allah’ın izniyle bunu yapabilmek mümkündür. Peki ama nasıl? Elbette evliliğin en güzel meyvesi, ahiret nimeti ve Allah’ın emaneti olan çocuklarla. Bir insanın yarım kalan hayallerini, yetiştireceği hayırlı evlatlarla gerçekleştirerek tamama erdirmesi mümkündür.
Meşhur İngiliz ajanı olan Arab Lawrence lakabıyla bilinen Thomas Edward Lawrence’ın bu konuda bizi doğrular bir sözü vardır. Arab Lawrence, Osmanlı topraklarındaki yıkıcı faaliyetlerinin meyvesini, kendisi göremese bile çocuklarının göreceğini belirterek şu cümleyi kullanır;
Babalar, oğulları için çalışırlar.
Evet Lawrence bunun bilincindeydi. Aslında bu bilince, idealist olarak bilinen biz Müslümanların daha fazla sarılması gerekir, fakat azılı bir İslam düşmanı, bizim töremizin, dinimizin emrini kendisine pusula ederek, daha gayretli çalışması da gerçekten bizleri düşündürmesi gereken bir mevzudur. Alemlere rahmet olarak gönderilen. 18000 Alemin Mustafası olarak övülen, gökte Ahmed, yerde Muhammed olarak anılan, gönüllerin tabibi yüce peygamber efendimiz özellikle iki hadis-i şeriflerinde evliliğin insanı kemale erdireceğinin altını çizmiştir. İşte o hadis-i şerifler;
Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. Geriye kalan yarısı için de Allah’a karşı gelmekten sakınsın.(Heysemi, Mecme’u’z Zevaid, No: 7310; Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, 2/239)
Allah kime dindar bir kadınla evlenmeyi nasip ederse, ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur. Geriye kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın. (Suyuti, Camius Sağir, 2/932, No: 8730)
Evliliğin hem maddi hem de manevi sayılabilecek diğer önemli bir sebep ise cinsel yönden bedeni tatmin ederek, zihni meşgul eden şehevi düşüncelerden temizlemektir. Bunu ise meşru ve helal bir şekilde gerçekleştirmek evlilikle olur. Bazı insanlar, iradelerine gerçekten çok güçlü bir şekilde hakimdirler ve böyle insanlar, evlenmeden de olsa nefislerini dizginleyerek, hayatlarını şerefli ve namuslu bir şekilde devam ettirebilirler. Ancak böyle insanların sayısı, inanın parmakla gösterilecek kadar azdır. Çünkü insan yaratılışı gereği karşı cinse meyledecek şekilde yaratılmıştır ve bu meyil ise helal şekilde tamamlanmalıdır. Helal ve meşru bir şekilde gerçekleşen bedeni tatmin sonucunda pozitif olarak hem maddi, hem de manevi enerji ile depolanır insan. Bu enerji, insanın yüzüne, cildine, gözüne ve gönlüne şifa olur. Ama helal yoldan olmak şartıyla. Yoksa farklı yollara sapanlar da frengi denilen bel soğukluğu hastalığının, halk arasında nasıl patladığını Osmanlı zamanında bile belgeler gözümüzün önüne sermektedir.
Evlilik nedir, neden evlenmeyiz?
İnsan için; malı, eşi ve çocukları için bazı hadis-i şeriflerde onlar fitnedir denmiştir. Fitne ise insanı bireysel veya toplumsal olarak maddi ve manevi felaketlere sürükleyebilecek her türlü tehlikenin adıdır. Ve yine hadis-i şerifte; “Fitne çıkarmak, adam öldürmek gibidir” buyrularak, fitnenin vebaline de önemle vurgulanmıştır.
Günümüzde Türkiye’de evlilikler azalmış, boşanmalar artmıştır. Tabi bir de mutsuz, sadakatten uzak, düşmanlık tohumlukları filizlenerek devam eden bazı evlilikleri de göz önünde bulundurursak, işte o zaman toplumsal olarak nasıl bir bunalım içindeyiz. Nasıl aile kurumunun altı dinamitlenmiş olduğunu, gaflet perdelerini yırtarak baktığınızda hepiniz görürsünüz.
Doğru Veri adlı infografik platformunun hazırlamış olduğu grafikte, 2017 yılındaki evlenme ve boşanma sayılarını görüyorsunuz.
Evlenen çift sayısı 2016 yılında 569 bin 459, boşanan çift sayısı ise 128 bin 411 oldu. Evlenen çiftlerin sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4.2 azaldı, boşanan çiftlerin sayısı yüzde 1.8 artış gösterdi. (KAYNAK: TÜİK)
İstatiksel veriler de beni ve düşüncelerimi onaylar nitelikte. Peki ne oluyor da böyle oluyor? Bu sorunun cevabını bu yazıda tam anlamıyla vermem mümkün değil. Bu sorunun cevabı için ayrı bir yazı, hatta yazı dizisi oluşturmak gerekir. Biz tekrardan; neden evlenmeyiz konumuza dönelim.
Bazı insanlar vardır. Bu insanların kaderleri öyle yazılmıştır ki; istese de evlenmeye fırsat bulamamışlardır. İslam tarihi araştırıldığında, birçok bekar alimin de olduğuna şahitlik etmekteyiz. Ama bu alimler, evlenmeye karşı değillerdi. Vazifeleri veya başlarına gelen belalar sebebiyle evlenecek bir eş bulamamış veya buna zaman ayıracak imkan bulamamışlardır. Kimisi zindanda çürümüş, kimisi gaza ve cenk diyarlarında şehadet şerbeti içmiştir.
Ayrıca bu konuda da Müslümanların geneline değil de bazı özel kullara ve alimlere de ithaf edilen bazı hadis-i şerifler mevcuttur.
Deylemî’den (R.A.) mervi bir hadis şöyledir:
“Allah bir kulunu severse o kulu, Zât-ı Uluhiyetine (dinine) hizmet için seçer, (dünyevî iştihalardan) imsak ettirir. O kulu, kadın ve evlad ile meşgul ettirmez.”
İmam-ı Gazalî’nin Huzeyfe’den ve Ebû Umame’den (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Hicri ikinci asırdan sonra insanların en hayırlısı geçim derdi az ve çoluk çocuğu olmayan kimsedir.”
Yine İmam-ı Gazalî’nin Ebû Hüreyre’den rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
Bir zaman gelecek; kişinin helâkı karısının, anne ve babasının ve çocuklarının elinde olacak. Çünkü bunlar onu fakirlikle ayıplarlar. Ve gücünün yetmediği şeyleri kendisinden isterler. Adam da bu sebeple tehlikeli işlere girer. Böylece dini gider, kendisi de helâk olur.
Önemle belirtmek gerekir ki buradaki kaidelerle Peygamber efendimiz, toplumun geneline evlenmemeyi teşvik etmiyor. Buradaki hadisler, bazı özel durumlar ve Allah’ın sevgili kullarına nisbet edilen hadislerdir. Toplumun geneli için Peygamber efendimiz evliliği, çoğalmayı tavsiye etmiş ve teşvik etmiştir.
Kimler evlenmeli, kimler evlenmemeli?
Hayatın her alanında olduğu gibi evlilikte bir sorumluluk dizisinden ibarettir. Evlenen insan, her şeyden önce fedakar olmalı, sorumluluk sahibi olmalı, sabırlı, kanaatkar ve güzel ahlaklı olmalı. Evliliğin gayesini bilmeli, evliliğin dünyalık gayesi olduğu gibi ahiret gayesi de vardır. Evlilik; nefislerin tatmini, gösteriş ve israfın haddinden fazla olduğu düğünler, dayalı döşeli lüks evler, zevk ve sefa içinde geçirilen balayı gibi şeylerden ibaret olduğunu düşünerek evlenenlerin, mutsuz bir evlilikle gidebildiği yere kadar gitmesi ve sonunda da boşanması kaçınılmazdır.
Bu konuda üslubu sert ama gerçekçi yazıları olan Bülent Akyürek adlı yazarın bir sözünü buraya bırakalım;
” -Mutluluk hayali mümkün değil, Allah’ın emri olduğu için evleneceksiniz. Ümmet, Müslüman bir iki çocuğa kavuşacak, tüm mesele bundan ibaret. Herhangi bir pastahanede oturunca, yan masadan şu cümleleri duyarsınız:
“Bizimkisi farklı olacak aşkım…
“Ne farklı olacak? Niye ki? Oğlanın askerliğini, iş bulmasını bekleyeceksin, pastahanelerde plan kurup bozmaktan kavgalar başlayacak, başlayacak, yaş ilerleyecek. Ben, en ulvi aşkların mobilya mağazalarında koltuk takımı seçilirken bittiğine bizzat şahit oldum neyi farklı olacak?”
-Bülent Akyürek
Bülent ağabeyin üslubu sert olsa da haklı olduğu yönlerde var. Evlilik, sorumluluklardan kaçılan bir sığınak değildir. O sorumlulukları daha da arttıran bir müessesedir. İnsanı olgunlaştıran, doğru insanla, doğru şekilde ve doğru niyetlerle yapılan bir evlilik, Allah’ın izniyle insana eşref-i mahluk olma yolunda yardımcı olan bir kılavuzdur. Evlilik sadece iki kişinin hayatını birleştirmesi değildir. Evlilik, toplumun can damarı olan aileyi şekillendiren bir kavramdır.
Birleştirilen hayatlar, yeni hayatlara gebedir. Birleşilen hayatlardan doğacak çocuklar, aileyi oluşturur. Bu çocukların ruh ve beden sağlığı, ailenin diğer bireyleri olan anne ve babaya bağlıdır. Anne ve babası kötü ahlaklı, geçimsiz, saygı ve sevgiden bir haber olan bireylerse, bu durum çocuklara da sirayet eder. Bu çocuklar aileye etki eder. Aile ise topluma etki eder. Toplum bozuldukça aileler daha da bozulur. Aileler bozuldukça da toplum. Bu bir kısır döngüdür. Aile iyileştikçe topluma sirayet eder. Toplum iyileştikçe, ailelere de olumlu etki yapar.
Netice olarak; evlilik, evcilik değildir. Topluma ve kendine faydalı bir birey değilsen, sorumluluk almaktan çekiniyorsan, topluma faydalı bir aile yetiştiremezsin, böyle olunca doğacak çocuklar da topluma faydadan çok zararlı bireyler olur. Eğer böyle bir durumdaysan evlenme, evlenipte doğacak çocukların, ailenin ve toplumun hakkına girme. Aynaya bak, evlilikten neler beklediğini, eş olarak karşıdan neler beklediğini, hayalleri bir kenara bırakarak gerçekler doğrultusunda düşün. İşte o zaman aynadaki, sana doğru kararı söyleyecek.