Geçtiğimiz günlerde daha net bir tarih vermek gerekirse 14 ve 16 Şubat tarihlerinde bu yıl elli altıncısı düzenlenen Münih Konferansı, şunu gösterdi ki; Batı diye adlandırılan ittifakta çatırdamalar var. “Üç Deniz İnisiyatifi Nedir” konusuna girmeden önce, bu projenin Münih Konferansı’nda gündeme gelmesi sebebiyle, kısaca Münih Konferansı’nın tarihçesini ve amacını da belirtmeliyiz.
Münih Güvenlik Konferansı nedir?
“Diyalog yoluyla barış” sloganıyla, 1963 yılında kurulan bu organizasyona; Devlet başkanları, hükümetlerin temsilcileri olarak; bakanlar, milletvekilleri, silahlı kuvvetlerden üst düzey temsilciler, uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcileri, medya ve bazı sivil toplum kuruluşları da katılım sağlamaktadır.
Konferans her yıl Şubat ayında yapılır ve dünya çapında 70’ten fazla ülkeden 350 civarında katılımcının bulunduğu, dünyanın en büyük toplantısıdır. Konferansta uluslararası güvenlik sorunları ele alınarak, çözüme kavuşturulmaya çalışılır. Ayrıca zaman zaman yeni küresel projelerin de gündeme geldiği bir konferanstır.
Bu yıl yapılan 56. Münih Güvenlik Konferansı’nda ise 3 Deniz İnisiyatifi Projesi, ABD tarafından tekrar gündeme getirilmiştir. Peki nedir bu 3 Deniz İnisiyatifi Projesi?
Rusların Türk Akımı varsa Amerika’nın 3 Deniz İnisiyatifi var!
Rusların Karadeniz üzerinden Avrupa’ya doğalgaz aktarımı olan Türk Akımı Projesi, Azerbaycan’ın Türkiye üzerinden TANAP’ı gibi projeler Türkiye’ye her ne kadar fayda sağlasa da ABD, Avrupa’nın Rusya’dan gelecek enerjiye bağımlı kalmasını istememektedir. Bu projenin çıkış noktalarından birisi budur.
Üç Deniz İnisiyatifi Projesi; Şimdilik 11’i NATO üyesi olan 12 Avrupa Birliği üyesi ülkeyi kapsıyor. Bu ülkeler: Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya’dır. Amerika tarafından hazırlanan projenin en temel amacı; Avrupa ülkelerini Rusya’nın enerji bağımlığından çıkartmak, Rusya’nın ve Çin’in proje kapsamındaki deniz ve ülkelerdeki askeri, ekonomik, teknolojik etkinliğinin artmasını önlemek.
Türk Akımı ise Güney Akımı ise şu şekilde belirlendi. Anapa’dan çıkacak doğalgaz hattı, İstanbul’a gelecek oradan ise ikiye ayrılacak enerji hattının birisi İstanbul Kıyıköy’de depolanacak, diğer hat olan Güney Akımı Projesi ise İstanbul’dan ayrılıp Bulgaristan üzerinden diğer Slav ülkelerine aktarılacaktı.
Türk akımının öncesinde de doksanlı yıllarda televizyon efsaneleri arasına giren Deli Yürek dizisinde de bir başka proje daha diziye konu edilmişti. Bu proje ise Mavi Geçiş Projesi olarak dizide işleniyordu. Hakikatte ise Mavi Akım Projesi’ydi. Yine Rusya üzerinden kadar döşenecek enerji projesinin boru hat güzergahıydı Ankara idi.
Türk Akımı Projesi ile ilgili detaylı bilgileri verdiğimiz, yazımızın linkini sizinle paylaştıktan sonra 3 Deniz inisiyatifi konumuza geri dönelim. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo; Enerjide Marshall Planı olarak tanımlanan bu projenin altyapı yatırımı için 1 milyar dolarlık bir bütçe hazırlandığını açıkladı. Tıpkı, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nde yaptığı gibi, 3 Deniz İnisiyatifi projesinin altyapı maaliyetleri ABD tarafından karşılanacak. Yukarıda da belirttiğim gibi proje ile, ABD’nin iki küresel rakibinin; Rusya ve Çin’in aşağıdaki alanlarda durdurulması hedefliyor:
Bunlar neden önemli ve neden ABD, Rusya ve Çin’in bu adımlarını bertaraf etmek için kesenin ağzını düşünmeden açabiliyor:
1- Yukarıda saydığımız her bir unsur, AB ülkelerinin Rusya ve Çin’e bağımlılığını artırıyor.
2- Çin ve Rusya’nın yukarıdaki alanlar üzerinden Avrupa Birliği ülkelerindeki etkinliklerinin artması, aynı zamanda NATO paktının da geleceğini ve mevcut gücünü etkiliyor.
3- Yukarıdaki etkinlik alanları ve karşılıklı ekonomik-askeri-teknolojik geçişgenlik; ABD’nin uzun yıllardır yürüttüğü AB/Avrupa ülkelerini Rusya ve Çin’den kopartarak, bu iki ülkeyi temel tehdit unsuru haline getirerek kendisine yedekleme politikasının altını boşaltıyor.
Elbette Almanya, Fransa, İngiltere vd Rusya ve Çin ile rekabet halindeler ve tehdit olarak görüyorlar. Ancak bunu, ABD’din dayattığı gibi bir yarılma, ayrışma, izolasyon konusu haline getirmek istedikleri şüpheli. Belki burada kısmen İngiltere’nin ABD ile aynı noktada olduğunu söyleyebiliriz.Bu proje, Türkiye’nin dışta tutulması, Türk Akım üzerinden tehdit edilmesi, bypass edilmesini gündeme getirmesi bakımından da oldukça önemli. Zira sözü edilen 3 denizden birisi, bizim kıyıdaşı olduğumuz Karadeniz’dir. Bir diğeri ise Adriyatik Denizi’dir. Bu durum:
1- Karadeniz’de güvenlik risklerinin oluşmasını beraberinde getirebilir.
2- Türkiye’nin içinde yer almayacağı yeni enerji nakil hatlarını gündeme getirecektir.
3- Türkiye’nin bir şekilde projeye-sürece dahil olmaması halinde Türkiye-ABD ayrışmasını daha da derinleştirebilir.
Dahil olabilmesi durumunda ise Rusya ile ilişkileri ve enerji ortaklığı tartışmaya açılacaktır. Buyurun size Doğu Akdeniz’deki sorunlu süreci tamamlayarak çok daha büyük bir çıkmaz yaratacak yeni bir sorun!
Çünkü şuan İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İtalya’nın imza attıkları EastMed enerji nakil boru hattı da 3 Deniz İnisiyatifi projesine entegre edilecek. Bu da, Akdeniz’de enerji ve Münhasır ekonomik bölge* konusunda yaşanacak bir anlaşmazlıkta EastMed ülkeleri ve 3 Deniz inisiyatifi üyesi ülkeler ve ABD ile muhatap olmak zorunda olmak anlamına geliyor. Yani açık bir ifadeyle bu 3 Deniz İnisayitifi projesi Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ellerini güçlendirecek.
Türkiye’nin bir şekilde bu sürecin bir parçası olması, denge siyaseti açısından da, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin eline geçek bir kozu boşa düşürmek açısından da oldukça önemli. Bunun için de Türkiye’nin bir an evvel Suriye’de durumu bir sonuca ulaştırması, Libya’ya odaklanması ve kesinlikle İsrail ve ABD ile ilişkileri düzeltmesi gerekiyor.
Şimdilik kullanıma hazır olan bütçe. Muhtemelen süreç içinde artırılacaktır. ABD kendisini ve koltuğunu korumak istiyorsa, bu tarz projeler için kesesinden çok daha fazla harcamaya ve çok daha fazla fedarlıkta bulunmaya kendisini hazırlamalı.Dengeler değişiyor, kartlar yeniden karılıyor. Türkiye’nin durumu ise geçmişte yapılan basiretsizlikler sebebiyle, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumunda.