Leyla’nın Mecnun’u [1]
O, en meşhur delilerin arasında zikredilir. Onun haberleri çok yaygın ve çok sadedir. O, deliliğiyle öyle meşhur oldu ki deliliği isminin yerine geçti. Öyle ki onun ismiyle çağrıldığı ve babasına nispet edildiği vaki değildir. Bilakis ona:
Mecnun şöyle dedi, beni Amir’in delisi, şöyle yaptı, denilirdi. Bundan dolayı şairlerin çoğu aşkını ifşa ettiği için onu ayıpladılar. Kendilerini de sırlarını gizledikleri için övdüler!
Ebu Ubeyde, onun isminin “Mehdi b. Mulevvih” olduğunu söylemiştir. Yezid b. Abdul’ekber, isminin “Kays b. Şame” olduğunu söylemiştir.
Mecnun nasıl aşık oldu?
İbn Nusayr rivayet ediyor: Amir Oğulları’nın delisine; “Leyla’ya nasıl aşık oldun?” diye sorulmuş. Mecnun;
“İzzeti nefsimin başlangıcında, çocukluğumun geliştiği günlerde iken… Genç kızları uzaktan izlerken… Onlara meyil ettiğimde kaçarlarken… Onlarla alay ettiğimde insaf etmezlerken, Uzere kabilesinden bir genç kızın tuzağına düştüm. Onun sevgisi beni şaşkın yaptı. Aşkı beni deli etti. Bir şey beni kuvvetlice ona çekti,” demiş. Mecnun’un şiirlerinden:
Hangisinin sevgisi daha büyüktü; Leyla’nın mı yoksa Mecnun’un mu?
İkimiz de insanlara karşı sevmiyormuş gibi yapıyoruz. Ve her birimiz, diğerinin yanında çok değerlidir. Mecnun bayılarak yere düşmüş. Sevgisinde aşırılığı o raddeye varmış ki aklı başından gitmiş.
Her şeyle tedavi olduk…
Muhammed b. Kelbi anlatıyor: Mecnun Leyla’nın kabilesinde misafir kalmış. Onun Leyla’ya aşkını bilen bir kadının yanına giderek ona çektiği acıyı anlatmış. Kadın ikisini buluşturma sözünü vermiş ve Leyla’yı alıp getirmiş. Leyla’yı gören Mecnun’un dudaklarından şu dizeler dökülmüş:
Yakın olduğu zaman ona tutuluyorum. Şayet uzaklaşırsa, üzülüyorum; ne yakın olmasıyla, ne de uzak olmasıyla teselli oluyorum. Eğer buluşmak için söz verse, onu beklerken aşkım artıyor. Eğer söz vermezse, söz vermesi için ölüyorum.
Beyitlerin devamı şöyledir:
Sevgilisi kaba davranan nefse acı!
Asmai anlatıyor: Mecnun’un babasına; “Bir tabip bul; belki onun hastalığı hakkında bize bilgi verir,” demişler. Biri onlara bir tabip getirmiş, Mecnun’u tedavi etmeye çalışmış, fakat tedavi edemeyince onu bırakmış. Onun için Mecnun şöyle diyor:
Ey nefis tabibi, sen nefsi tedavi edersin; sevgilisi kötü davranan nefse merhamet et. Her sebep beni Leyla’yı sevmeye davet etti, Leyla’ya kavuşmama engel olan güçler var. Benim hüzünlü kalbim, onların da kalbidir. Beni Leyla’yı sevmeye çağıran şeye canım feda olsun. Eğer kalbim taş olsa bile, onu sevmeye davet edene icabet eder. Nefis seni sevmediği için senden ayrılmadı, fakat ondan nasibi azmış.
Kalbim, o anıldığı zaman titriyor
Asmai rivayet ediyor: Kays’ın (Mecnun’un) kabilesi, babasına; “Onu hacca götürsen ya! Orada Allah’a dua edersin, belki onu (Leyla’yı) unutmaya çalışır!” dedi. Babası onunla hacca gitmiş. Mecnun şeytan taşlarken, çadırların birinden; “Ya Leyla” diye bir ses gelmiş ve bunun üstüne Mecnun bayılarak yere düşmüş. Sonra ayılmış ve şöyle demiş:
Biz Mina’da iken birisi Leyla diye seslendi; ve kalbin hüzünlerini uyandırdı. Leyla ismiyle başkasını çağırdığını bilmiyor, sanki göğsümde olan bir huşu kalbimden uçurdu. O, anıldığı zaman, kalbim titriyor onun ismiyle, yağmurdan ıslanmış serçenin titrediği gibi.
Hapis ayrılıktan daha hayırlıdır
Sevenin gecesi, sevgiliyle gündüzdür; vuslat günlerinin kısa olması gibi.
Onu unutmak istiyorum, fakat Leyla, sanki her yolda benim karşıma çıkıyor. Ya Said, beni azarlama, çünkü ben vallahi çok yaşamaz ölürüm.
Küseyyir Azze anlatıyor: Bir ihtiyacımı görmek için şehir dışına çıktım; yolu kaybettim ve yerde oturan bir adamla karşılaştım. Ona; “Cin misin, İns misin?” dedim. Adam; “insim” dedi. Ona; “Buraya seni ne oturttu?” dedim. Adam; “Burada bir avcı var, onun avına bakmak istedim ve devemi ona yakın bir yere çökerttim,” dedi. Biz konuşurken, ip (tuzak) hareket etti. Baktık ki; çok güzel ve çok semiz bir ceylan yakalanmış tuzağa! Avcı onu incitmeden tuzaktan çıkardı. Onu yanaklarından ve gözlerinden öpmeye başladı. Sonra onu salıverdi. Şöyle diyordu:
Rahman’ın himayesinde git; benden sana zarar gelmez. Sen benim güvencemdesin. Mutlu ol! Senin göğsün, Leyla’nın göğüsüdür. Kalbin, sesin ve gözlerin de öyle. Sana kötülük yapılmasından korkma; güvercinler dallarda şarkı söyledikleri sürece.
Küseyyir diyor ki: Gördüklerim çok hoşuma gitti. Onun için yanında bir süre kaldım. Ertesi gün avcı gitti ve tuzağını yeniden kurdu. Fazla zaman geçmeden tuzağın ipi hareket etti. Avcı yerinden kalktı, ben de kalktım. Dün gördüğüm ceylan kadar güzel bir ceylan yakalanmıştı tuzağa. Öteki Ceylana yaptığı muameleyi ona da yaptı. Sonra biraz öteye gitti -ve şöyle dedi:
Ey Leyla’nın benzeri korkma; bugün ben senin dostunum. Senin gözlerin, onun gözleri; senin göğsün onun göğsü, ancak senin ayak kemiklerin onunkinden ince. Sana yaptığım iyilikten dolayı, bana teşekkür etme, sen eğer Leyla’ya teşekkür edersen, serbestsin. Ben onu teselli ettiğimde, sağ salim geri dönmezse, dünyada ona şefkat eden birisi vardır.
Bir gün, bir gece bekledikten sonra, avcı yine tuzağını kurdu. Yine bir ceylan tuzağa düştü. Ona da aynı muameleyi yapıp salıverdi. Sonra şöyle dedi:
Yabani bir ceylan, bana Leylayı hatırlatıyor. Gözleri, onun gözleri, göğsü ve kalbi onun göğsü ve kalbi gibi. Gözyaşı o anıldığı zaman akıyor. Gözyaşı aktığı sürece, kalp senin için üzüntü içinde olacak. Avcıya; “Allah seni korusun! Ne ilginç bir şey senin halin,” dedim. Bana doğru baktı ve şöyle dedi:
Kara sevdaya tutulmuş biri, tuzağın içinde Leyla’ya benzeyeni görünce ona zarar verebilir mi?
Ona yaklaştığında, kederini hatırladı. Gördüğü şeyden dolayı hasretinden teselli oldu. Onu kesmesine mani olan bir şey onu heyecanlandırdı. Leyla’dan dolayı onu azad edip salıverdi. Ne olursun! Onu azarlama, bugün aşk ateşi beni yaktıkça yakıyor. Vallahi, o esnada karşıdan bir atlı geldi ve; “Allah’ım ben onun için hayırlı olanı istiyorum,” dedi.Sonra Mecnun’un yanına geldi, durdu ve; “Ya Kays sabret!” dedi. Mecnun “Kimden dolayı?” dedi. Atlı; “Leyla’dan dolayı!” dedi. Mecnun devesinin yanına gitti, ben de devemin yanına gittim. Yüklerimizi bağladık, sonra kabilenin yanına gittik. Mecnun; “Bana Leyla’nın kabrini gösterin,” dedi. Ona yeni bir kabri gösterdiler. Mecnun kabrin üzerine eğildi; onu öpüyor ve toprağını kokluyordu. Sonra şöyle dedi:
Sevgi görmek için bir vesiledir
Mecnun’a; “Leyla’yı seviyor musun?”denilmiş. Mecnun “Hayır” demiş. Ona “Niye?” denilmiş. Mecnun; “Çünkü sevmek, görmek için bir bahanedir. Bahane de düşmüştür; artık Leyla bendir, ben de Leyla’yım” demiş.
Muhammed b. Munzir, Mecnun’dan rivayet ediyor:
Leyla’yı hatırladım, kalp ise hasta. Çok uzaklara gitti. Mezarı da çok uzakta. Aşk, her aşığın kalbinde eskiyor; benim Leyla’ya olan aşkım ise, ben yaşadıkça, yeni kalacak.
Mecnun, gerçekten deli miydi?
Hayretim!
Ey Rabbim beni ona sevdir!
Aşk ve ümitsizlik
Dipnotlar:
1-) Kays b. el-Mulevvih veya Beni Amir’in mecnunu veya Leyla’nın Mecnun’u olarak bilinir.
2-) el-Kelbi (babası); büyük bir neseb alimi ravi ve filologdur. Arapların tarihini iyi bilen bir alimdir. Kufe halkındandır. Hicri 763’de vefat etmiştir. Oğlu Hişam ise, tarihçi ve neseb alimiydi. Kufe’de doğmuş ve ölmüştür. “el -Fihrist”te onun 140 kitap yazdığı zikredilmektedir. “Kitabu’l-Ensabu’l-Kebir” veya “Cemheretu’l-Ensab” onlardan biridir.
3-) Emevi ve Abbasi şairlerinin önde gelenlerindendi. Kaside ve recezi iyi bilen fasih dilli biriydi. Bununla birlikte ahmak, korkak. cimri ve yalancı idi. Bunların hepsi ile tanındı . Onun “ölümün salyası” diye isimlendirdiği bir kılıcı vardı ve o kadar kabaydı ki onunla odun arasında bir fark yoktu.
Kaynak: Ebu’l Kâsım en-Neysabûrî, Ukalâu’l Mecânîn (Akıllı Deliler Kitabı), Çev: Yahya Atak, Şule Yayınları, 4. Baskı Eylül 2005 – İstanbul, Sf. 80-87