Allah bu gücü neden bize bahşetmiyor? Eskiden bize verilen bu güç, o kadar çabalamamıza rağmen neden tekrardan verilmiyor? Elbette ekonomik, sosyolojik ve daha birçok başlık altında incelenecek sebebi var fakat biz burada en önemli sebebi olan manevi yönüne değineceğiz. Bir düşünün, sizce mazlumları korumamıza neden izin verilmiyor?
Durun söyleyeyim. Çünkü; ilim ve ihlas yok. İbadet desen, oda ilim ve ihlas olmadığı için hep yarım yamalak. Peki bu durumda olan bir millete neden bu güç verilsin? Diyelim ki bu güç bize verildi. İyi güzel, peki sende mazlumla zalimi ayırt edecek ilim nerede? Diyelim ki ilimde var. Her ne pahasına olursa olsun mazlumun yanında olacak ve mazlumu kollayacak, ihlasın nerede? Daha kendi ülkende, hırsızlar dönemi yaşanıyorken, daha kendi ülkende adalet can çekişiyorken, sen kimsin ki mazlumu korumak için eylem ve söylem tiyatrosu oynuyorsun?
İslami derneklerin durumu
Öyle İslami geçinen dernek ve vakıflar var ki gençleri daha en başından yanlışa sürükleyip zehirliyorlar. İslami olmayan dernekleri sinsi dernekleri saymaya bile gerek yok. Çünkü onlar İslam adı altında verilen zarar kadar yıkıcı zarar veremezler.
Bu sözde İslami dernek ve vakıflar, daha doğru düzgün İslami kaideleri bilmeyen ve adeta emekleyen gençlere, yürümeden önce koşmayı, hatta uçmayı öğretmeye çalışıyorlar. Ama her işin bir sırası vardır. Bu konuyu biraz daha açalım, bu sözde İslami kurumlar, bu gençlere ne doğru dürüst ilmihal bilgisi verir, ne doğru düzgün itikat ve hak mezhep bilgisi verir, ne de gerçekten nefis terbiyesini öğretir, yaptırır ya da o yolları tavsiye eder.
Bu kurumlar, iki üç kez Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) hayatından işine gelen yerleri bu gençlere misaller vererek anlatır. İki üç sahabeden işine gelenleri anlatır, hatta daha da ileri giderek ve haddi aşarak, o gençlere;
” Sizler zamanın Ebubekir’leri, Ömer’leri, Mus’ab bin Umeyr’lerisiniz ” tarzında nutuk çekerler. Yahu insan bir durup düşünür. Abdestten, namazdan, en basit ilmihal bilgilerinden bihaber gençleri, nasıl olurda Peygamber Efendimizin; ”Her biri yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz” dediği ashabıyla, nasıl kıyaslarsın be adam?
Arkadaş, hiç mi İslami bilgin yok? Yoksa bağlı olduğun, o kurumu kutsamaya çalışıyor ve sahtekarlık mı yapıyorsun? Fazilet bakımından en yüksek alimlerin bile, fazilet bakımından en düşük sahabenin yanına yaklaşamayacağını bilmiyor musun? Aslında çok iyi biliyorsunuz. Bu gençleri, böyle boş vaatlerle avutan ve gençleri asıl maksadından uzaklaştıranlar, bunun vebalini veremeyecekler.
Müslümanların ve genç müminlerin durumu
Bir kısım gençleri kadın veya erkek peşinde, şehvet yolunda kaybeden bu toplumun, diğer kesimdeki gençlerini ise yalan yanlış bilgilerle zehirleyenler, siyasi parti ve dernek adı altında bu gençlerin de zamanla ideallerini çürütüp bir kenara atıyorlar. Onlar için gençlerin akıbeti değil, bulundukları kurumun geleceği önemlidir çünkü. Peki bu halde yüzüstü, aldatılmış, eğitilmeden ortada bırakılan gencin akıbeti ne olacak? Elbette çürümeye yüz tutacak hatta bu çürüme esnasında, Allah, kitap, peygamber gibi değerlere bile düşmanlık besleyecek.
Gençleri bu halde olan, onları eğittiğini iddia eden birtakım kurumları bu halde olan ve halini düzeltmeyen bu ülkeye, Allah, mazlumları koruma ve kollama görevi verir mi ? Ya da zalime karşı durmayı nasip eder mi? Neden bu görevleri versin? İlim yok, ihlas yok bu durumda senin de zalim olma ihtimalin kaçınılmaz. Şimdi başımızı önümüze eğip düşünelim. Bu sözde İslami teşkilat olan dernek ve vakıflar, bazı partileri desteklemeniz için beyninizi yıkamaktan başka size ne kattı?
Elbette istisnalar vardır. Mesela namaz kılmayı bu teşkilatlarda öğrenen, guslü bu teşkilatlarda öğrenenlerde vardır. Ama sormak gerek, bunlar zaten her Müslümanın bilmesi gereken en temel konular, peki ya imanı ve itikadı koruyan konular? İmana aykırı olan, sapkın itikat konuları bilmeden, ibadet etmenin bir önemi yok. Zira ibadet, önce iman, sonra da doğru bir itikat gerektirir.
Sen doğru bir şekilde iman etmezsen, bu imanın kabul olmaz. Sen itikadını yani neye nasıl inanman gerektiğini bilmeden yaptığın ibadet, sana fayda sağlamaz. Doğru bir itikada sahip olmalı, Ehli sünnet dairesinde durman gerekir. Yani İslam’ı Allah ve Rasulü’nün dediği gibi yaşaman gerekir, kendi fikrine göre değil. Bugün dünyada birçok sorunun başında herkesin kendi dinini oluşturup yaşaması gelmektedir. Kimi partisini din, liderini peygamber görüyor, kimi dernek ve vakfını din, başkanını ise peygamberi olarak görüyor. Bunların yanında sapkın cemaatler de yok değil. Böyle bir ortamda, maneviyatın bitik olduğu bir ortamda, nasıl derlenip, toplanıp güç ele alınabilir ki?
Dini anlamda atılması gereken adımlar
Allah ve Rasulü’nün hak yolunu bırakıp Mısır’dan ya da İran’dan ithal edilen sapkın inançları İslam diye anlatan bu sözde vakıf, dernek ve cemaatler olduğu sürece, bu yardım gelmez. Zira yardım için önce doğru düzgün bir inanç gerekir. Bu inanç etrafında toplanıp, gerekeni yapan temiz bir toplum gerekir. İşte o zaman mazlumların hamisi, zalimlerin korkusu olacak şerefli bir unvan, tekrar bize verilecektir.
Sultan Alparslan’ın dediği gibi;
“Biz, bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı…”
Şu an birçok Müslüman bid’at ehli olmuşken, Allah’ın seni aziz kılmasını mı bekliyorsun? Bu arada bid’at nedir, ehl-i sünnet nedir gibi kavramları öğrenmek için yukarıdaki resme tıklayabilirsin. Daha fazla uzatmaya gerek yok. Anlamak isteyen, çok şey anlar bu yazıdan.