Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD’den Foreign Policy ve İngiltere’den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 56., 2008 yılında 3. sırada yer almıştır.
Yusuf El Karadâvi, günümüzde Nato şeyhi lakabını almış birisidir.Esad’a karşı savaşılmasını her zaman telkin etmiştir.Mısır’da İhvan’-ı Müslimin’le yani ” Müslüman Kardeşler ” teşkilatı tarafından da sevilir, sayılır. son gelişmeler üzerine, Mısır’da darbe yapan Sisi hükümetinin girişimleriyle, hakkında ınterpol tarafından kırmızı bültenle yakalama kararı çıkarıldı.
Hamas’ın liderlerinden Filistin Başbakanı İsmail Haniyye ve Karadâvi |
Mursi için direniş çağrısında bulunmuş, halkı sokaklara inmeye teşvikte etmiştir.Öte yandan, Müslüman Kardeşler teşkilatının Filistin’deki kolu olan Hamas tarafından da çok sevilir.Ancak Karâdavi gibi mezhepsizler yüzünden, o bölge bir türlü huzur bulamamıştır.İsrail’e değil, Esad’a karşı cihad edin diyen birisi, Amerika’nın Suriye’ye girmesini veya muhaliflere silah vermesini isteyen birisi nasıl olurda düzgün birisi olabilir ki?
Aslında Kardavi gibilerdeki din algısı, Amerika’ya olan güvenleri nereden geliyor bunu bilmek gereklidir. Müslüman Kardeşler örgütü gerçekten masum mu? Müslüman Kardeşler örgütü nerede ve kimlerden icazet alınarak kuruldu? Müslüman Kardeşler örgütü, mezhepsel olarak heterojen yani karışık bir yapıya sahipken nasıl bir anda sunni camiayı temsil eder hale geldi? Tüm bu soruların cevabını bilirseniz, Kardavi gibilerin neden bu hallere düştüğünü bilirsiniz.
Oturup bir düşünün. Bu Filistin, neden bu kadar zulme uğruyor? Allah zulmeder mi? Haşa…
Peki o zaman neden bunlar yaşanıyor? Müstehak oldukları için olabilir mi? Ya da Irak!?
Onlarda mı bu belalara müstehak oldular? Tüm bu yaşananların asıl sebeplerini Allah bilir. Ancak müstehak oldukları bendenizin ilk aklına gelen ihtimaldir. Peki sizce biz müstehak mıyız? Bence müstehak olmak için elimizden gelen her rezilliği, idareciler ve halk olarak yapıyoruz. Burada bu konuyu uzatarak polemiğe girmeye hiç gerek yok aslında. Herkes neyin ne olduğunu aslında bizden daha iyi biliyor. Ama işine gelmeyenlerin sayısı bir hayli fazla olduğundan, bunların ekserisinin de Rabia işaretini kullanan fanatikler olduğundan, burada kesmek en uygunudur.
İhvan’ı Müslimin teşkilatına mensup Cumhurbaşkanı Mursi (Sisi’nin darbesiyle şu an hapiste) yanındaki ise Karadâvi |
Türkiyeli mezhepsizlerin sinsi taktiklerine uymayan, yani mezhepsizliğini gizlemeye lüzum görmeyen Yusuf EI-Karadâvî’den birazcık bahsetmek istiyoruz. Sanki Ehl-i Sünnet alimlerinin eserleri tükenmiş, veya eksikmiş gibi mezhepsiz Karadavi’nin kitapları Türkçeye tercüme ediliyor. Kardeşlerimizi ikaz etmek üzere Karadâvi’nin Türkçeye «İSLÂMDA HELAL VE HARÂM» ismiyle tercüme edilen kitabından, birkaç misal vermek istiyoruz.
Bu kitap tam bir Vehhâbi usulü ile te’lif edilmiştir. Her emir ve yasağı ayet-i kerime veya Hadis-i şerifle ispatlamaya kalkıyor. Hangi mezhebe göre yazdığı belli değil. İlim ehlinin bildiği gibi mezhebin birisinde helal olan diğerinde haram olabiliyor, birinde haram olan diğerinde helal olabiliyor. Kitapta Hanefi mezhebinde hüküm böyledir, Şafii mezhebinde böyledir gibi ifadelere yer verilmemiştir.
Halbuki Ayet-i kerime ve Hadis-i şeriflerden 73 tane fırka çıkmıştır. Mezhepsiz Karadâvî de bu 73 fırkadan hak olan Ehl-i Sünnet mezhebine göre değil de, Ayet-i .kerime ve Hadis-i şeriflerden mezhepsiz kafasının anladığına göre hükümler çıkarmıştır. Halbuki Ehl-i Sünnete uymayan her söz, bid’at, sapıklık veya küfürdür, Yapılacak iş, dört hak mezhepten nakiller yapmaktır. Yani üretici değil, iletici olmaktır. Salahiyeti olmadığı halde, Kur’ân-ı Kerîm’den çıkardığı mana Ehl-i Sünnete tam uygun gelse bile bu hareketin küfür olduğu Hadis-i şerifle bildirilmiştir.
Ehliyetsiz bir şoför, kaza yapmasa bile, nasıl ona vasıta kullandırmazlarsa, müctehid veya müfessir olmayan kimselerin üretici vasfındaki kitaplarında hata olmasa bile -Hadis-i şerifte bildirilen hükme göre- bu indi kitapları suratlarına çarpmalıdır. Herkes haddini bilmelidir. Nasıl haddini bilmeyen İbn-i Teymiyye şeriat mahkemesince hapis edilmişse, El Karadâvî gibi mezhepsizler de mahşer-i vicdanda mahkum edilmelidir.
Yusuf EI-Karadâvî, « İSLAMDA HELAL VE HARÂM» ismiyle tercüme edilen kitabın birinci bab’ın mukaddimesinde helal ve haram mevzusunda bir yazar olarak ne yapılması gerektiğini şöyle anlatıyor:
«Bu gibi mevzularda yazar, eski ilim adamlarının hükme bağlamakta fikir ayrılığına düştükleri birçok konularda kesin bir hüküm vermek durumunda ve mecburiyetindedir.»
Hadis-i şerifte «Ümmetimin ihtilafı rahmettir» buyurulurken, Karadâvî kalkıyor, bu rahmeti kaldırmak istiyor. Besmelesiz kesilen hayvan Hanefilerce haram iken, Şafiilerce haram değildir. Karadâvî besmelesiz kesilen hayvanı helal kabul etmekle, Hanefilerce bu helal olabilir mi? Karadâvî kendisini mezhep imamı mı zannediyor? Tersine Karadâvî besmelesiz kesilen hayvanı haram kabul etmekle, Şafiilerce bu haram olabilir mi? İslâmın bir noktaya cem’i perdesi altında mezhepleri kaldırmanın sinsice bir oyunudur bu. Fakat Karadâvî yerli mezhepsizler kadar sinsi hareket edememiştir.
Tavus ve kırlangıç kuşları, Şafii mezhebinde haram iken Hanefi mezhebinde helaldir. Beygirlerin etleri İmam-i Mâlik’e göre haram, İmam-ı Şafii ile İmam-ı Ahmed’e göre helaldir. Bizim mezhebimize (Hanefilere) göre de mekruhtur. Karadâvî çıkıyor, «Bunları kesin bir hükme bağlamak mecburiyetindeyiz» diyor. Karadâvî beygir etine helal diye veya haram diye kesin hüküm koysa ne çıkar? Ancak kendisi ve diğer mezhepsizler için geçerlidir.
Kırlangıcın eti Şafii mezhebinde kesin olarak haramdır, Hanefi mezhebinde ise kesin olarak helaldir. Mezhepsiz Karadâvî ise bir mezhepte hüküm ne ise diğer mezheplerde de aynı olmalıdır, diyerek Peygamber aleyhisselâmın koyduğu rahmeti kaldırmak istiyor.
Mezhepsiz Karadâvî’nin mukaddimesine devam ediyoruz :
«Doğru ve yanlış hüküm vermiş olsa bile bütün mes’elelerde belirli bir mezhebi taklîd etmeyi de aklıma yakıştıramadım.»
Mezhepsiz bu cümlesi ile, Hak Mezheplerde doğrunun yanı sıra yanlışların da bulunduğunu söylüyor. Belirli bir mezhebe uymayı da aklına yakıştıramamış . Mezhepsiz, bir şey senin sakim aklına yakışmıyor diye yanlış mı demektir? Bir şey selim akla veya sahih nakle uygun olmalıdır. Selim akıl ise, yani yanılmayan akıl ise ancak Peygamberlerde bulunur. (Aleyhimüssalâtü vesselam)
Mukaddimeye devam ediyoruz :
«Evet… İslâm alemindeki belli başlı mezheplerden herhangi birisine kendimi bağlamayı uygun bulmadım. Çünkü bir mezhep her hakikati ve doğruyu şamil değildir.»
Diğer mezhepsizler gibi, ısrarla dört hak mezhep tabirini kullanmaktan özellikle çekinerek belli başlı mezhepler tabirini kullanıyor, dört adedini kullanmadığına göre fırka-i dalle’yi de kastetmiş olabilir. Vehhâbiliği de bunların içine dahil etmiş olabilir.
«Kendimi herhangi bir mezhebe bağlamayı uygun bulmadım» diyerek alenen mezhepsiz olduğunu itiraf ediyor. Türkiye’dekiler ise namert oldukları için Karadâvî gibi alenen mezhepsiz olduklarını söyleyemiyorlar. Fakat Karadâvî gibi mezhepsizleri müdafaa ediyorlar. Yusuf EI-Karadâvî’ye göre bir mezhep her hakikati ve doğruyu şamil değilmiş.Dört mezhebin tek yanlış tarafını gösterebilir mi acaba, mezhepsiz Karadâvî? Farklı ictihadlar rahmet olduğu halde yanlış gibi gösteriyor mezhepsiz.
Mukaddimeye devam ediyoruz :
«Yalnız bir mezhebin esiri olmak veya belirli bir fıkıhçının fikrîne boyun eğmek, düş ünme, muvazene ve tercih hassalarına sahip Müslüman bir ilim adamına yakışmaz. Aksine hüccete ve sağlam delile esir olmak gerekir, delili doğru, hücceti de sağlam olana uymak evlâdır. Senedi zayıf, hücceti de çürük olan (söyleyene itibar edilmeden) reddedilmelidir. Hazret-i Aliv(radıyallahü anh) der ki:
“Hakkı adamla bilemezsin, önce hakkı tanı, sonra dolayısıyla ehlini tanırsın.”
Bir mezhebe bağlanmayı bir mezhebin esiri olarak tarif ediyor. Bir mezhebin esiri olmak da ilim adamına yakışmazmış. Yani ilim adamı, mezhebe olan bağlılığını koparıp ipsiz ve mezhepsiz olacakmış . Hüccete ve sağlam delile esir olmak gerekiyormuş. Mezhep imamları hüccete ve sağlam delile esir olmadılar mı, bu ne biçim konuşma mezhepsiz? Dört mezhep imamı sağlam delile, doğru hüccete esir olmamış da sen mi oldun? Senin kitabını okuyup amel ederek doğru hüccete, sağlam delile uymuş olunuyor da dört mezhebin hükümleriyle amel edersek batıl olanla mı amel etmiş oluyoruz?
«Hücceti sağlam olana uymak evlâ» imiş. Evla ne demektir? Şart desen ne olurdu sanki? Karadâvî’nin emrine göre hücceti sağlam olana uyalım… Peki hücceti sağlam olanı nereden ve nasıl bilelim? İmam-ı A’zam’dan şüphe edersek, diğer imamlardan ve Karadâvî’den de şüphe etmemiz gerekir. Doğru delil, sağlam hüccet için elimizde ölçü nedir? Mezhepsiz hemen cevap verir: Kitap ve Sünnet…
Peki dört hak mezhebin kitap ve sünnete uymadıklarını nasıl iddia edebilirsin? Senedi zayıf, hücceti de çürük olan reddedilmeliymiş . Mütercim tarafından konulduğunu zannettiğimiz bir ifade var. «Söyleyene itibar edilmeden reddedilmelidir.» deniyor. Yani söyleyen İmâm-ı A’zam da olsa itibar etmemelidir.
Behey Karadâvî, biz doğruyu yanlışı nereden bilelim? İmâm-ı A’zam neye doğru demişse bizim için o doğrudur, neye yanlış demişse, o bizim için yanlıştır, kat’i hüccettir, en sağlam delildir.
Hazret-i Ali radıyallahü anh, «Hakkı adamla bilemezsin, önce hakkı tanı» buyurmuş. Hakkın dört mezhepte olduğu ittifakla bildirilmiştir. Şu halde hak ölçümüz dört hak mezheptir. Buna zıt olan dalalet veya küfürdür. Biz hakkı adamla, Karadâvî ile bilemeyiz, fakat hak ile Karadâvî’yi ölçeriz. Dört mezhebden birisine uymak şart olduğuna göre. Karadâvî alenen sapıktır. Fakat Karadâvî, «Hakkı adamla bilemezsin» sözünde «Hakkı İmâm-ı A’zam’dan öğrenemezsin» demek istiyor. Kendisi Ayet ve Hadisten hüküm çıkardığı için doğrudur, fakat İmâm-ı A’zam’ın Ayet ve Hadisten çıkardığı hükümler yanlıştır (!)
Biz bir hükmün doğru olup olmadığını İmâm-ı A’zam’ın ictihadlarına bakarak öğrenemez miyiz Ya Karadâvî’nin açıklamasına bakılacakmış veya kendi kafamıza bakacakmışız. Maazallah ne büyük bir mezhepsizlik… Biz hakkı doğrudan doğruya Kur’ân-ı kerîm’den öğrenemeyiz. Onu ehlinden öğreniriz, yani İmâm-ı A’zam (Rahmetullahi aleyh) gibi büyüklerden…
Mezhepsiz Karadâvî için, kitabın tercümanı Mustafa Varlı bakalım ne diyor:
«Müellif Şafii mezhebine mensup değerli bir ilim adamıdır.»
Yusuf EI-Kardâvî «Belli bir mezhebe bağlanmayı uygun bulmadım» derken, yani mezhepsiz olduğunu çekinmeden söylerken Mustafa Varlı’ya ne oluyor da Şafii mezhebine mensup diyebiliyor? Mustafa Varlı, ön sözünde kendi kendini tekzip ederek öyle diyor:
«Müellif, belirli bir mezhebe bağlanmadığı için mezhepler dışı bir görüş de ileri sürmüş değildir.»
Bu cümleden ne anlıyoruz?
1 – Müellifin belirli bir mezhebe bağlanmadığını, yani mezhepsiz olduğunu.
2 – Mezhepler dışı bir görüş ileri sürmediğini, yani hak veya batıl mezheplerden çeşitli hükümler almış olduğunu, Rus salatası gibi karıştırdığını öğrenmiş oluyoruz.
Mustafa Varlı’nın ön sözüne devam ediyoruz:
«Bilindiği gibi Vehhâbilik daha ziyade itikadî bir cereyandır. Helâl ve haram mevzusundaki bu eser ise, itikadı pek ilgilendirmez.»
Bu iki cümleden ne anlıyoruz?
1 – Vehhâbilik daha ziyade itikadî bir cereyan olup amel ile alakası yokmuş. İnsan itikadına göre amel etmez mi? Ehl-i Sünneti müşrik bilen ve öylece itikat eden Vehhâbiler bizlerin kestiğine «murdar» diyerek yemiyorlar. Yani itikat ettiklerini uyguluyorlar. İnsan besmelesiz kesilen hayvanı haram olarak bilirse, yani böylece itikat ederse, O eti yemez. Yani ameller itikada dayanır. İnsan nasıl inanıyorsa ona göre hareket etmek ister.
2 – Helâl ve haram ise itikadı pek ilgilendirmez az ilgilendirirmiş. İnsan bir tek itikad yüzünden küfre düşer. Haram ve helalin çoğu itikat ile alâkalıdır. Şarap, domuz eti, akan kan, leş gibi şeyleri yemek haramdır. Ve bu haramlar itikada dayanır. Hurma nebizini helal bilmek Ehl-i Sünnet itikadındandır. Haram bilen Ehl-i Sünnet sayılmaz. Mest üzerine meshi caiz görmeyen de Ehl-i sünnetten çıkar.
3 – Bu kitap itikadı pek ilgilendirmediği için Vehhâbilik de itikatla alakalı bulunduğu için müellifinin Vehhâbi olması bir şeyi değiştirmez, denmek istediği açık… Her Vehhâbi mezhepsizdir, fakat her mezhepsiz Vehhâbi olmayabilir. Yusuf El-Karadâvî’nin mezhepsiz olduğu açık, Haram ve helalı da kendi itikadına göre yazacaktır elbette. İbni Teymiyeci olup onu çok övmesi manidardır. Mezhepsiz olduğu gibi Vehhâbi de olabilir. Çünkü Vehhâbiliğe zıt hiç bir fikrî yoktur.
Mezhepsiz Mevdûdî ise Karadâvî’nin bahsetmiş olduğumuz bu kitabını çok övüyor. Bir mezhepsizin diğer bir mezhepsizi övmesi yadırganmaz.(1)
Allahü teâlâ bizi mezhepsizlerin fitnesinden ve mezhepsizlerin kitaplarını tercüme etmekten muhafaza buyursun Âmin…
Yusuf El Kardavi Suriye fetvası
Nato şeyhi lakabıyla anılan Kardavi, zaman ve zemine göre fetva veren birisidir. Suriye’deki karışıklığa çanak tutan, direnin diyerek fitne çıkartan ve birçok insanın kanına giren birisidir. Suriye’de Esad’a karşı cihad fetvası veren Kardavi’nin Yahudilere karşı böyle bir hamleye girişmemesi düşündürücüdür.
Yine bu açıklamalarının sonrasında ise olan olmuş, Suriye üçe bölünmüş, YPG’si PYD’si DAEŞ’i bir yandan ülke kan gölüne ve kaosa sürüklenmişti. Bu esnada fitneye çanak tutan Kardavi gibi olmayan ehli sünnet alimi Said Ramazan El Buti gibi bir alim de camide şehid edilmiştir.
Müceddid toplantısı ve Yusuf El Kardavi. Cübbeli Ahmet’in onu savunuşu
Müceddid, her hicri asrın başında, dindeki unutulan sünnetleri insanlara hatırlatan, dindeki müşkül meseleleri açıklığa kavuşturan büyük alime verilen addır. İsmailağa cemaati de kendi hocalarını müceddir saymaktadır. Bu bir hakikat değil, sadece onların hüsn-ü zannıdır.
İşin garabet tarafı şudur ki; Müceddid, dünyadaki bir toplantı sonucunda reyle seçilen bir makam değildir. Ancak, Jet Fadıl lakaplı birçok kez Türk insanını dolandıran bir adam, bu sözde müceddid toplantısını düzenlemiş ve bu mizansen sonunda Yusuf El Kardavi de dahil olmak üzere dünya üzerindeki bazılarınca alim sayılan kişiler tarafından, Mahmut efendi, Mahmut Ustaosmanoğlu, müceddid seçilmiştir. Rasulullah tarafından manevi alemde seçilir ve görevlendirilir. Bu görevi aldığı da o dönemde yaşayan hakiki alimler tarafından keşif veya rüya gibi yollarla bilinir. Diğer alimler de ona tabii olur.
Cübbeli Ahmet’in Kardavi’yi savunması ise onun ağırlığının gittiğinde, yapılan müceddid toplantısına gölge düşmesi sebebiyledir. Bunun olmasını istemedikleri için savunmaları, hüsn’ü zan besleme gibi açıklamaları çok duyarız. Dolandırıcı olduğu iddia edilen ve defalarca bu konuda ceza alan Jet Fadıl gibi bir adamın organizasyonu ile mezhepsiz Yusuf El Kardavi gibilerin destekleriyle, zorlama bir müceddidlik olamaz. Olsa bile bunu sadece o güruh kabul eder ve kendi kendine evcilik oyunu oynarlar. Zaten gelinen nokta da öyle oldu.
Jet Fadıl öyle bir adam ki dayısı bile ondan şikayetçi olmuştur. O dönemlerde Caprice Gold henüz yapılmamışken, kitaplarını da imzalayacağı bir tören düzenleten Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’de bu projeye destek çıkarak, reklamlarında oynamış ve birçok insanın mağduriyetinde pay sahibi olmuştur. Yaşanan sonrasında; “ben de kandırıldım” diyen Cübbeli Ahmet açıklamalarına şöyle devam etmiştir; “Fadıl beyin otelinden yer alın demedim, sadece fetva soranlara caiz dedim. Benim de iki dairem gitti ben de dolandırıldım” demiştir.(2)
Aynı Kardavi, Recep Tayyip Erdoğan’ı da defalarca övmüştür. Şüphesiz bu övgünün sebepleri bellidir. Sebeplerin en başında da Büyük Ortadoğu Projesi’nin daha doğrusu evrilerek adı değişen Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin; Afrika ve Ortadoğu ayağında yaşanan Arap Baharı adlı sözde direnişle olan alakası birçok kişi için artık malumdur.
1-) Mehmet Ali Demirbaş, Başlangıcından Bugüne Mezhepsizler, Milli Fikir Yayınları -1980, 2. baskı, Cilt: 1 Syf: 91-92
2-) Oda Tv, 10.03.2016 tarihli haberi. 5 Mart 2019 tarihinde; https://odatv.com/fadil-akgunduzun-caprice-golduna-fetva-veren-cubbeli-ben-de-kandirildim-1003161200.html adresinden erişildi.