Harf devrimi ve Osmanlıca hakkında tam olarak anlaşılamadığımı ve tam bir açıklama yapmamış olduğumun farkındayım. Onun için görüşlerimi paylaşmak gereği hissediyorum. Osmanlıca her şeyden önce konuşma değil, yazı dilidir. Türkçe’nin Arap alfabesiyle yazılmasıdır. Ayrıca bir dilde her yabancı kelimenin karşılığı olmayabilir. Bunun için illaki o kelimeye alternatif çıkarmaya gerek yoktur. Evet kültürünü olabildiğince korumayı savunuyorum ama bu kafatasçılık derecesinde olursa, bu bir art niyet veya psikolojik bir rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki; Latin harflere geçişi Atatürk’ten önce 2. Mahmud’da düşünmüş, ancak hayata geçirememiştir. Yine pek az bilinen ama Atatürk’ün düşünce hayatına bir hayli etki eden, Polonya asıllı ve Nazım Hikmet’in dedesi de olan Mustafa Celaleddin Paşa’nın (önceki adı Konstanty Borzecki) görüşleri de bu projenin hayata geçirilmesinde etkili olmuştur. (Konstanty Borzecki hakkında detaylı bilgi için “tıklayın” )
Ancak Arabi Harfler Telakkimize Mani Değildir diyerek kitap çıkaran ve Osmanlı tebaasından olan bir de ilim adamı bir Yahudi’de bulunmaktadır. Öyle ki bu kitabı çıkardığı için yargılanmış, hatta yağlı urgandan dönmüştür. Ancak, soydaşı olan Maliye Nazırı Cavid Bey onun kadar şanslı değildir. (Abraham Galante Bodrumlu hakkında detaylı bilgi için; “tıklayın” )
Dilde sadeleşme fikrinin temelleri
Eski Türkçe’nin, aslında öz Türkçe halini almış Türkçe’nin sadeleşme fikri, Cumhuriyet rejiminden önce, bir takım aydın görünümlü Sabetayist, Ermeni ve Rum kökenli aydınlar tarafından, temelleri atılmış ve devamında Cumhuriyet rejimiyle, modernleşme gayretiyle birlikte zirveye ulaşmıştır. (Sabetayistler hakkında bilgi için “tıklayın” )
Bu doğrultuda adımlar atılacağı İsmet İnönü’nün bir beyanatında da geçmiştir. O trajikomik açıklama aynen şöyledir: “Lisanımızdaki Arabî kelimeleri ihraç edeceğiz” (İsmet İnönü) Şimdi İsmet İnönü’nün kurduğu cümledeki komediye bakın ve tekrar düşünün.
Arabî: Arapça
Kelime: Arapça
İhraç: Arapça
Etmek: Türkçe
İsmet: Arapça
Türkçü geçinen Yahudiler kimler?
Üniversitelerde Türkoloji kürsüsünü kimler açmıştır ? (Üniversitelerde Türkoloji kürsüsü için bknz: https://goo.gl/3h4cZN) Moiz Kohen gerçekte kimdi ve neden Türkçülüğü hararetle savunuyordu? Cumhuriyet rejiminin ve daha öncesindeki İttihat ve Terakki oluşumunun çoğunluğu Sabetayisttir. Bu ırkçı tarzlarındaki yaklaşımları ise, Türkleri İslam aleminden koparmaktır. Ayrıca bu ırkçı yaklaşımlar o kadar zirveye çıkmıştır ki 65.000 kişinin kafatası ölçülerek hangi ırktan geldiği tetkik edilmiştir. Hatta Mimar Sinan’ın bile..
İşte bu zihniyet çok yanlıştır. Çünkü Türkler İslam dünyasına, İslam alemi de Türklerle adeta siyam ikizi gibi olmuştur. Çünkü Türkler, İslam’ın sancaktarlığını 80-90 sene değil asırlardır yaptı ve artık İslam aleminden koparılması düşünülemez. Tabi eğer Müslümanlığı doğru öğrenmiş ya da gerçekten Müslüman iseniz. Ayrıca bu kendini Türkçü gösteren, günümüzdeki gayri samimilerin Eski Türkçe’yi Arab alfabesiyle yazmaları zoruna giderken, Latin alfabesiyle İngilizce öğrenmesi zoruna gitmiyor. Baylar, bayanlar zihniyetinizi değiştirin, dil öğrenmek iyidir. Gerçek aydın, hangi dil olursa olsun öğrenilmesini savunur. Madem milliyetçisiniz Fullbright komisyonunu kaldırtın (Fullbright için“tıklayın”)
Osmanlıca neden gerekli?
Ayrıca Osmanlıca, mezar taşlarını okumak için değildir. Sizin dizilerden öğrendiğiniz saçma sapan ve çarpıtılarak anlatılan tarih, Osmanlıca arşivlerde gerçekleriyle kayıtlı, ancak okuyabilenler kısıtlı. Bugün eğer Eski Türkçe’yi kullanmak veya öğrenmek geride kalmak veya gerilemek gibi bir duruma gebe olsaydı, Çin ve İsrail’in en geri kalmış ülkelerden olması lazım gelirdi. Ama durum öyle mi?
Meseleyi bir de diğer yönden ele alalım. Nedir o diğer yön ? O yön; ”Artık çocuklarımız Kur’an’ı Kerim’i okuyabilecek ve anlayabilecek” gibi söylemler… Yahu bunu söyleyen adam zır cahildir. Çünkü Osmanlıca’da, sadece Arap harfleri yazıda kullanılır ancak mana bakımından Türkçe kelimeler kullanılır. Yani misal makası Arapça harflerle yazar ancak Türkçe anlamı olan makas olarak yazar.
Ayrıca Kur’an’ı Kerim’i anlamak için Arapça bilmek, hatta Arapçanın dil bilgisi kurallarını bilmek de yetmez. Çünkü Kur’an’ı Kerim’in dili Fasih Arapçadır. Yani demek istediğimiz, Kur’an’ı Kerim’de mecazlara, teşbihlere ve misallere çokça rastlanır. Bu ince mesajları açıklamak üzere Allah (Celle Celalûhü) bizlere Kur’an’ı Kerim’i açıklamak ve yaşantısıyla örnek olması için Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed’i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdi. Bu ilim, yani Kur’an’ı ve hadisleri anlayarak, icma yoluyla da kıyas ederek, hüküm veren mutlak müctehidlere kalmıştır. Sahabelerin bazıları mutlak müctehiddir. Dört mezhep imamı mutlak müctehiddir.
(Müctehid hakkında detaylı bilgi için bknz: https://goo.gl/m5K64R)
Fetva kavramı ise apayrı bir konudur. (Fetva için bknz: https://goo.gl/9bGFMk)
Madem konu buraya geldi, bir konuya değinmek gerek. Sadece Kur’an diyenlerde yanlış yoldadır. Bu durumda olanlar, bir an önce doğru bir şekilde inanmalıdır. (Bilgi için bknz: http://goo.gl/zwVWgX )
Osmanlıca tartışmaları ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeler
Sonuç olarak; Osmanlıca, Yeni Türkiye oluşturmak isteyen Siyonizm’in, Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda normal karşıladığı bir gelişme olsa da, bu yaptıkları plan tersine dönecek, içte dıştaki hainler emellerine ulaşamayacak. Biraz daha açacak olursak içi boş bir Osmanlı hayaliyle bizi uyutmak ve bizim üzerimizden Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı ele geçirmeye çalışmaktalar. Bizi diğer Müslüman ülkelere ve bizim halkımıza Osmanlı geri geldi gibi göstererek, bizim yöneticilerimizin dediklerine Osmanlı güveninden dolayı her türlü itaat etmesi sağlanacaktı ve kısmen başarılı oldular. Ancak Suriye’ye Rusya’nın ve Çin’in yardımı, kendi içerisinde bile görüş farklılığı yaşayan ve birbirlerine karşı bile cephe almış Siyonistlerin hesap edemediği bir durum olmuştur. Bugün ülkede içi boş şekilci maneviyat yükseltilmektedir, tıpkı Menderes dönemindeki gibi…
O zamanda maneviyat yükseltilmiş ve Amerika’nın adeta uzak karakolu olarak Kore’de bizi ilgilendirmeyen kapışmanın ortasına dalmıştık. Bugünde Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyası için bunu yapıyorlar ama Suriye’de bu politikaları tıkandı ve Siyonizm’in fazla zamanı da kalmadı. Çünkü sürekli güç kaybediyor ve bir an önce Arz-ı Mevud’u tamamlamak istiyor. Hadis-i şeriflerde de bahsedilen Melhame-i Kübra, hiç olmadığı kadar yakın. Hatay – Amik Ovası’na dikkat edin !
Gerçekten çok zor dönemlerden geçeceğiz, imansız gidenler, suçsuz yere ölenler ve çok canlar yanacak. Ancak bu badirelerden sonra, gerçek bir İslam nizamı gelecek Allah’ın izniyle. Bizim yapmamız gereken ise imanımızı korumak ve çevremize olabildiğince nasihat ederek doğru yolda kalmaya çalışmak ve hayatta kalabilmek adına bazı tedbirler almak olmalıdır. Allah imanlı olarak çene kapamayı nasip eylesin. Allah doğru yoldan ayırmasın. Birçok insan okusa da üfürmüş, üfürmüş yazmış diyebilir, ancak ömrümüz yeterse hep beraber göreceğiz.