Kabil’in evlâtları kimlerdir ve neler yaptılar !
Kabil’in sonu
-“Baba! Bu senin baban Kabil’dir!” dedi.
Kabilin kör oğlu eline bir taş alıp babasına attı. Kabil’i bir taş ile öldürdü. Çocuk babasına;
-“Babacığım! Sen ne ettin? Baban Kabil’i öldürdün!” dedi.
Kabilin a’mâ oğlu kızdı. Kendi oğluna bir tokat vurdu. Oğlu da düşüp öldü. Sonra Kabil’in kör oğlu:
-“Yazıklar olsun bana! Bir attığım taşımla babamı öldürdüm; tokadımla da oğlumu öldürdüm!” dedi
Cehenneme atılacak ilk kişi
İmam Mücahid (r.h.) buyurdular: Kabil’in iki ayağı bacağından oyluklarına bağlandı. Yazları ateşten bir cehennem derekesine atılır; kışları kardan (bir cehennem) avlusuna atılır. Kabil, yeryüzünde Allâhü Teâlâ hazretlerine ilk isyan eden kişidir. Ve ilk olarak cehenneme sevk edilecek kişidir.
İlk başlatan olmak
Hadis-i şerifte buyuruldu: Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-“Bir kişi, zulmen öldürülürse, muhakkak ki Adem aleyhisselâm’ın oğlu (Kabil’in) üzerine o kanın günahından bir pay verilir. Çünkü o yeryüzünde kan dökme âdetini başlatan kişidir.”
Kabil, ye’cûc ve me’cûc’ün babasıdır. Çünkü şerli evlat, şerli babalardan olur.
Kabil’in evlâdı
2- Şarap içmeye başladılar.
3- Ateşe taptılar.
4- Zina ettiler.
5- Fuhuş işlemeye başladılar
Ta ki Allâhü Teâlâ hazretleri onları Nuh Aleyhisselâm’ın tufanı günlerinde suda gark edip hepsini helak etti. Geride Şît Aleyhisselâm’ın nesli kaldı.
Yeryüzünde savaşların başlaması
Kabil, Yemen semtine gidince, çoğaldılar. Muhalefet ettiler. Adem Aleyhisselâm’in diğer evlâtlanyla savaş etmeye başladılar. Kabil’in evlâdı dağlarda, mağaralarda ve ormanlıklarda oturuyorlardı. Bu durum ta “Mehlâyîl” bin Kıynân bin Enûş bin Şîs Aleyhisselâm’ın zamanına kadar devam etti.
Mehlâyîl, onları yeryüzünün değişik kıta ve bölgelerine dağıttı. Kendisi de Bâbil’de oturdu. Mehlâyîl’in küçük kardeşi, “Keyû Mürs” bu âlemde (yer-yüzünde) ilk sultân olan kişidir. Şehirler bina etmeye başladılar. Kaleler yaptılar. Onların arasında âhir zamana kadar savaşlar hep devam etti. (1)
Nevrûz
İran’da, bâzı Ortadoğu ülkelerinde ve ülkemizdeki bir kısım insanlar tarafından yeni yılın başlangıcı veya bahar bayramı olarak kutlanan Mart ayının yirmi birinci günü.
Nevrûz Farsçada “yeni gün” mânâsına gelmektedir. İslâmiyetten önce İran’da Mecûsîlik ve Zerdüştlük inançları yaygındı. Ateşe tapan insanların yaşadığı İran’da ilk olarak devlet kuran Cemşid, kendisinin tanrı olduğunu îlân etti. İnsanları kendisine taptırdı. Tahta geçtiği Mart ayının yirmi birinci gününü de kendine yılbaşı kabûl ederek bayram îlân etti. Nevrûz’un bayram olarak kutlanması böyle başladı. Asırlarca bayram olarak kutlanan Nevrûz, İranlılar tarafından güneşin koç burcuna girdiği, tanrının evreni ve insanı yarattığı gün olarak da kabul edildi. Eski İran takviminde birinci ay olan Ferverdînin ilk gününe rastlayan Nevrûz bayramı iki bölüm hâlinde kutlandı. 21 Martta kutlanana “Nevrûz-ı amme”, 28 Martta kutlanana ise “Nevrûz-ı hassa” adı verildi. İran Şahları ve devlet ileri gelenleri bu günlerde halkın bütün isteklerini kabûl ederler, halkın dertlerini dinlerlerdi. Nevrûz kutlamaları sırasında başta çocuklar olmak üzere bütün halk yeni ve süslü elbiseler giyerdi.
İran Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra da buranın halkı câhiliye devrinden kalma olan bu âdetlerine devam ettiler. Ecdat yâdigârı adıyla hâlen kutlanan Nevrûz, İran kültürünün tesiri altında kalan bâzı ülkelere ve milletlere de geçti. İran’la siyâsî ve kültürel münâsebetleri olan bâzı Türk boyları da Nevrûz’u bir bayram olarak kutladılar. Meselâ Âzerbaycan’a Nevrûz kutlamaları İran kanalıyla geçti.
Nevrûz’a ayrı bir önem veren şiîler, bu günü hazret-i Ali’nin doğumgünü, hazret-i Fâtıma ile evlendiği gün ve hazret-i Ali’nin halîfe îlân edildiği günün yıl dönümü olarak kutlasalar da, târihî kaynaklar bu iddiaları yalanlamaktadır. Yani Nevrûz’un şiîlikle bir alâkası yoktur.
İranlılardan Araplara da geçen Nevrûz ve bununla ilgili gelenekler Irak ve Mısır’da günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Günümüzde Kürtler arasında bir bayram olarak yaşayan Nevrûz’un, Kava adlı demircinin zâlim hükümdar Dahhâk’a isyan etmesi ve ona gâlip gelmesi şeklindeki bir efsâneye dayandığı söylenmektedir.
Günümüzde Zerdüştlük inancını sürdüren Parsiler arasında bayram olarak kutlanan Nevrûz’da koruyucu ruhlar ve ölüler için çeşitli duâların okunduğu ayinler yapılmaktadır. Parsiler Nevrûz boyunca birbirlerini, karşıdaki kişinin sağ elini avuçtan geçirmeye dayanan hamazor töreniyle kutlamaktadırlar. Bu sırada karşılıklı iyi niyet sözleri söylerler.
İslâm târihinde hiçbir zaman Nevrûz kutlaması olmamıştır. İslâm dînine göre Nevrûz’u mübârek gün olarak kabul etmek dînî bayram olarak kutlamak yoktur. Hinduların bayram günlerine, Zerdüştlerin (ateşe tapanların) Nevrûz günlerine ve Hıristiyanların Noel geceleriyle Paskalyalarına hürmet etmek, böyle gün ve gecelerde hediyeleşmek kesinlikle yasaklanmıştır. (2)
Kaynaklar:
1-) Bağavî Tefsiri: c. 2. s. 25 / İsmail Hakkı Bursevi (k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 6/445.
2-) gercektarihvekultur.blogspot.com