Cin kelimesinin manası nedir ?
Kelime açısından ”Cin” lafzı (arapça) cins isim olup cemi için kullanılmaktadır. Çoğulu ise ”Cinni”(arapça) şeklindedir. ”Gizlenmek” manasını ifade eden bu kelime gizlenmek anlamında olan ”İctinan”(arapça) kökünden türetilmiştir.
Cinler insanların gözünden gizlenip onlara gözükmedikleri için bu ismi almışlardır. (İbni Manzur, Lisanü’l Arap, 13/95)
Bu kelimede ”Gizlenmek” manası olduğuna misal olarak aynı kökten gelen ”Mecnun” kelimesi gösterilebilir ki bu da aklı örtüldüğü için delirmiş kimseye denir. Ana rahmindeki çocuğa ”Cenin” denilmesi de aynı şekilde gözükmemesi sebebiyledir. Aynı kökten türetilen ”Cennet” lafzına bu ismin verilme sebebi de yine orada bulunan çok ağaçlar sebebi ile cennet arazisinin örtülmesinden dolayıdır.
Yine aynı şekilde ”Cenan” lafzının gönül için kullanılması da birçok şeyin kendi içinde gizli kaldığındandır. (Fahrurrazi, Mefatihu’l-Ğayb 1/82; Ebu Hatim er Razi, Kitabu’z zine fi kelimati’l İslamiyye, 2/147) Bu kanıdan anlaşılacağı üzere ”Cin” (Arapça) ” Gizlenmek ” manası vardır ve bu kökten türetilen kelimeler de gizliliği ifade ederler.
Cinlerin varlığına dair Kur’an-ı Kerim’de açık bir beyan var mıdır?
Kur’an-ı Kerim’de cinlerin varlığı ve halleri birçok yerde beyan edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Şeytan’dan bahseden ayet-i kerimelerden başka kırka yakın yerde cinlerden bahsedilir. Bu konuda başlı başına bir sure olan Cin Suresi, Mekke’de Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’den Kur’an-ı Kerim dinleyen bir grup cinin hallerinden bahsetmektedir.
Allah-u Teala bu surenin başında Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’i, kendisinden Kur’an-ı Kerim’i dinleyen bir cin taifesinin varlığından haberdar etmiştir. Nitekim Allah-u Teala u konuda şöyle buyurmuştur:
”'(Habibim!) De ki: Gerçekten bana şu hakikat vahyolundu ki; cinlerden bir topluluk (Kur’an’ı) dinlemiş de demişlerdir ki:
‘Gerçekten biz (insan sözüne hiç benzemeyen) çok şaşılacak bir Kur’an işittik.
O, doğruya ulaştırmaktadır, biz de hemen o (Kur’a)na iman ettik. (Bundan böyle) Rabbimize hiçbir kimseyi asla ortak koşmayacağız!”’ (Cin Suresi 1.-2. Ayetler)
Yine Bir Ayette Allah-u Teala şöyle buyurmuştur :
”Ben, cinleri ve insanları (hiçbir hikmetle değil) ancak (ve ancak Beni tanısınlar ve) Bana (hakkıyla) kulluk et(mekle mükellef edil)sinler diye yarattım” (Zariyat Suresi 56. Ayet)
Yine Zariyat Suresindeki ayeti destekleyen bir ayette ise Allah-u Teala kıyamet günü kafirleri azarlamak için şöyle buyuracak: ”Ey cin ve insan topluluğu! Aranızdan size ayetlerimi anlatan ve işte bu gününüze kavuşmakla sizi korkutan Rasuller gelmedi mi size ?!” (Enam Suresi 130)‘da buyurulur.
Onların da insanlar gibi dünyada yaptıkları amellerinin karşılıklarını ahirette bulacakları hususunda Allah-u Teala bir ayetinde şöyle buyuruyor: ”Velakin (mükelleflerin birçoğunun hakkı tercih etmeyeceklerini bildiğimiz için) Benden şu söz hak olmuştur ki: Andolsun; elbette cehennemi cinler ve insanlar(ın kafir ve isyankarların)dan mutlaka topluca dolduracağım” (Secde Suresi 13. Ayet Tefsiri)
Allah-u Teala cinler için hazırladığı cennet nimetlerinden bahsederken de şöyle buyurur: ”Onlarda bakışları(nı sadece eşlerine) tahsis eden kadınlar vardır ki, kendilerinden önce ne bir insan ne de bir cin onların bekaretini bozmamıştır.”(Rahman Suresi 56. Ayet)
Yine Allah-u Teala insan ve cin topluluklarına Kur’an-ı Kerim’in bir benzerini getirmeleri hususunda meydan okurken de şöyle buyurmuştur: ”(Habibim!) de ki: ‘Andolsun işte bu Kur’an’ın bir benzerini (meydana) getirmek üzere tüm insanlar ve cinler bir araya gelseler de, onun bir mislini getiremezler. Velev ki onların bir kısmı diğer bir kısma arka çıkan(destekçi) kimseler olsun!” (İsra Suresi 88. Ayet)
Kur’an-ı Kerim cinlerin gaybı bildikleri iddialarını inkar ederek, buna delil olarak Süleyman (Aleyhisselam)ın vefatından bahsederken:
”Sonra onun üzerine ölümü hükmettiğimizde, (ruhunu kabzettik, fakat onun ölümünü anlayınca cinler işi bırakırda, Mescid-i Aksa’nın inşaatı yarım kalır diye onu bastonuna yaslanmış halde bir sene sakladık. Bu süre zarfında cinler işe devam ettiler, neticede ) onun ölümünü onlara ancak, asasını sürekli yemekte olan o yerdeki bir canlı ( ve değneğinin kırılmasıyla yere düşmesine sebebiyet veren bir ağaç kurdu) gösterdi. Böylece düştüğü zaman (o ana kadar reislerinin gaybı bildiğini zanneden) cinler iyice anladı ki, kendileri(ni yönetenler) gaybı bilmekte olsaydılar, (bunca zaman çalışan cinler) o alçaltıcı azap içerisinde (bu kadar uzun süre) beklemezlerdi.” (Sebe Suresi 14. Ayet Tefsiri)
Bu ve bunun gibi bir çok âyet-i kerîme, cin denilen mahlukun hallerinden bahsetmektedir. Kur’ân-ı Kerîm bizlere tevâtüren ulaştığı için doğruluğu kesin olarak sabittir. Bu esas üzerine, doğru olduğu kesin olan cinlerin varlığı gerçeğini inkar etmenin imkanı yoktur. İnkar emek ise hiçbir delil ve kanıta dayanmayarak Allâh-u Te’âlâ’nın bu haberlerini yalanlamak manasına gelir ki bu da ancak cahillerin veya kafirlerin bir hezeyanıdır. Cinlerin varlığı kesindir ve varlıkları hiçbir tevile mahal bırakmaksızın gerçektir. (Abdurrahmân Habenneke’l-Meydânî, el-‘Akîdetü’l-İslâmiyye, 2/23)
Cinler ne zaman yaratılmıştır ?
Kur’an-ı Kerim’in açıklayıcı ifade ettiği üzere cinler insanlardan daha önce yaratılmışlardır. Allah-u Te’ala bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır:
”Kasem olsun ki; elbette muhakkak Biz insan (denen varlığın ilk ferdi olan Adem a.s’ı, şekillendirmiş (kendisine vurulduğunda) ses çıkartan kupkuru ve kapkara bir çamurdan yarattık. (Cinlerin babası olan) Cann’ı da bu (Adem’in yaratılışı)ndan önce Biz onu, gözeneklere nüfuz edecek bir hararete sahip ateşten yaratmıştık.” (Hicr Suresi 26-27. Ayetler)
İmam Alusi(rahimehullah)da Allah-u Te’ala’nın: ”Andolsun ki muhakkak Biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu(n kafirlikte ısrarı seçeceğini evveli olmayan ilmimizle bildiğimizden dolayı onları) cehennem için yarattık ” (Araf Suresi 179. Ayet Tefsiri) kavl-i şerifi hakkında:
”Bu ayet-i kerimede cinlerin insanlardan önce zikredilmesi insanlardan sayıda daha çok ve yaratılışta daha önce oldukları içindir” demiştir. (Tefsiru’l Alusi, 9/119)
Yine bu konuda İmam-ı Mücahid’in Abdullah İbni Amr(Radıyallahu Anhüma)dan rivayet ettiği şu söz de delil olarak zikredilebilir ki o şöyle demiştir:
”Cinler cinlerin babası sayılan Cann’ın zürriyetidir. İnsanoğlundan iki bin sene önce yaratılmışlardır.” (Tefsiru İbni Kesir 1/70)
İmam-ı Taberi (Rahimehullah)ın bu konu hakkında İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma)dan naklettiği şu rivayette de bu konu açıkça görülmektedir:
”İblis cinlerdendir. Allah-u Teala onları gözeneklere nüfuz edecek bir hararete sahip ateşten yaratmıştır. Melekleri nurdan, İnsanı ise topraktan yaratmıştır. Yeryüzünde ilk yerleşenler cinlerdir.
Fakat kan döküp, birbirlerini öldürerek yeryüzünü ifsat edince Allah-u Te’ala, İblis’i yine cinlerden olan bir ordu ile bunların üzerine gönderdi, onlar da bu fesatçı topluluğu öldürüp adalara ve dağların tepelerine attılar. Bunun üzerine İblis kendi içinde bir gurur hissine kapılıp kibirlendi. Bu olaydan sonra Allah-u Te’ala:
‘Muhakkak Ben yer(yüzün)de (oranın imarı,insanların idaresi ve emirlerimin tebliğ ve icrasına yetkili olmak üzere, art arda gelecek neslin babası olan Adem’i) bir halife (olarak) yaratıcıyım.’ (Bakara Suresi 30. Ayet’den) buyurunca, melekler itiraz kastıyla değil de, hikmetini öğrenmek için: ‘Orada bozgunculuk yapacak ve kanlar dökecek bir kimseyi mi yaratacaksın?! (Bakara Suresi 30. Ayet’den) deyince Allah-u Te’ala şöyle buyurdu:
‘(Adem’in yaratılıp halife seçilmesindeki faydalarla ilgili) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri şüphesiz ki Ben bilmekteyim.’ (Bakara Suresi 30. Ayet’den) Bu rivayetten de anlaşılacağı üzere bu yeryüzünü insanlardan önceki sakinleri cinlerdir (Tefsirü’t- Taberi, 1/201)
Cinler hangi maddeden yaratılmışlardır ?
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bu mesele beyan edilmiştir. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
”(Cinlerin babası olan) Cann’ı da bu (Adem’in yaratılışı)ndan önce Biz onu, gözeneklere nüfuz edecek bir hararete sahip ateşten yaratmıştık.” (Hicr Suresi 27. Ayet Tefsiri)
”(Cinlerin babası olan) Cann’ı da ateşten alınan hiç dumansız halis bir alevden yaratmıştır.”(Rahman Suresi 15. Ayet Tefsiri)
Bu hususta Aişe (Radıyallahu Anha)dan rivayet edilen bir hadis-i şerfite Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) cinlerin yaratıldığı maddeyi beyan ederken şöyle buyurmuştur:
”Melekler nurdan, cinler de dumansız ateşten yaratılmıştır.Adem (Aleyhiselam) ise size vasfedilen şeyden (topraktan) yaratılmıştır.” (Müslim, Zühd:11 no 7687, 8/226)
Cinlerin yaratıldığı ateş ile alakalı Kur’an-ı Kerim’de iki vasıf geçer. Bunlardan biri ”Semum” diğeri ise ”Maric”dir.
İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) ”Semum” kelimesini tefsir ederken: “Öldürücü bir hararete sahip bir yel veya dumansız ateş” tabirini kullanmıştır.
İbni Mes’ud (Radıyallahu Anh)a göre ise ”Semum” için ”Cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür” demiştir. (Tefsiru’l-Kurtubi, 10/23)
Yine İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) ”Maric” kelimesi hakkında: ”Ateşin kırmızı, yeşil ve sarı renklerinin birbirlerine karıştığı yer” diye tarif etmiştir. İmam-ı Leys (Rahimehullah)a göre de ateşin en parlak ve en şiddetli kısmıdır.(Tefsiru’l-Kurtubi, 17/161)
Sonuç olarak şu bir gerçektir ki cinler ateşten yaratılmışlardır.
Cinlerle melekler arasında ne gibi farklar vardır ?
Cinlerle melekler arasındaki farklar için şu maddeleri sıralayabiliriz:
1-) Cinler ateşten, melekler ise nurdan yaratılmışlardır.
2-) Cinler erkeklik ve dişilikleri icabı evlenip çoğalırlar ama melekler için böyle bir durum söz konusu değildir.
3-) Cinlerin yiyip-içme sıfatları olduğu halde melekler için böyle bir durum yoktur.
4-) Melekler günah işlemeyen varlıklardır. Cinler arasında ise itaatkar olanlar da isyankar olanlar da vardır. Dolayısıyla müminleri ve kafirleri mevcuttur. Melekler ise Allah-u Te’ala’ya asla karşı gelmezler.
5-) Cinler iyi-kötü bütün kılıklara girdikleri halde, melekler sadece insan kılığı gibi iyi kılıklara girerler. Cinler gibi mesela yılan kılığına girip görünmezler.
6-) Melekler yer-gök ve ikisi arasında bulunan her yerde bulundukları halde cinler sadece yerde yaşarlar, bazen semaya yükselseler de çıkabilecekleri saha sınırlıdır.
7-) Meleklerin gücü cinlere göre çok daha fazladır.(Muhammed Alaüddin ‘Abidin, el-Hediyyetü’l-Alaiyye, sh:365)
Cinlerin var olduğu hakkında Hadis-i Şerifler var mıdır ?
Elbette hadi-i şeriflerde cinlerin varlığından bahsedilmiştir. Bu hadis-i şerifler özetle cinlerin varlığından yaratıldıkları maddeden yiyecekleri ve içeceklerinden çoğalmalarından, dince mükellef olmalarından ve ahirette hesaba çekileceklerinden bahseder. Ayrıca girebildikleri muhtelif şekiller suretinde görülmelerinin mümkün olduğunu beyan eder.
ed-Demiri (Rahimehullah) şöyle demiştir:
”Cinlerden ve şeytanlardan bahseden hadis-i şerifler sayılamayacak kadar çoktur. Ayrıca bu konudaki Arap şiirleri ve haberleri de pek çoktur. Bu kadar kesin bir konu hakkında tartışmak, tevatür ile sabit olmuş olan bir konu hakkında boş yere inat etmekten öteye geçmez.”
Aişe (Radıyallahu Anha)dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cinlerin yaratıldığı maddeyi beyan ederken şöyle buyurmuştur:
”Melekler nurdan, cinler de dumansız ateşten yaratılmıştır. Adem(Aleyhisselam) ise size vasfedilen şeyden (topraktan) yaratılmıştır. (Müslim, Zühd:11, no 7687, 8/226)
Ayrıca Rasulullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in cinlerle konuştuğu, onlara Kur’an-ı Kerim okuduğu ve onları İslam dinin davet ettiği ile alakalı bir çok hadis-i şerif varid olmuştur. Kendisinde cinlerden bahsedilen hadis-i şeriflerin çoğu sahihtir. Sahabe ve tabıinin hadis-i şerif rivayetinde sika (güvenilir) olanlarının birçoğu cinler hususunda, sözlerinde hiçbir şüphe ve yalan olmayan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’den hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.
Bunları yalanlayıp inkar eden elbette Kur’an’ı Kerim’i inkar etmiş sayılır. Nitekim Allah-u Te’ala:
”O (Peygamber Aleyhisselam) nefsani bir arzudan dolayı konuşmaz, o(nun söyledikleri), ancak (kendisine) vahyedilmekte olan bir vahiydir” (Necm Suresi 3-4 Ayet) buyurmaktadır.
Cinlerin mevcudiyeti hakkındaki bu sem’i (işitmeye bağlı) olan delillerden başka hissi olan delillerde mevcuttur. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ve ashab-ı kiramdan bazıları onları görmüştür. Mesela Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’ın başına gelen şu hadise meşhurdur ki kendisi şöyle anlatmıştır:
”Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni ramazan zekatını korumayla görevlendirdi, ben de hurmaları çalmaya gelen şeytanı yakaladım. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: ”Dün gece esirin ne yaptı?” diye sordu. Ben de: ”Ya Rasulullah ! Bu esir bana bir takım kelimeler öğreteceğini ve bunlar sebebiyle Allah’ın bana hayır ihsan edeceğini söyledi. Ben de onun gitmesine izin verdim” dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ”Bu kelimeler nedir?” buyurdu.
Ben de; ”Bana yatağıma girdiğimde Ayete’l Kürsi’yi başından sonuna kadar oku. Eğer böyle yaparsan Allah tarafından görevlendirilen bir koruyucu seni sabaha kadar korur, senden asla ayrılmaz ve Şeytan da sana yaklaşamaz dedi” diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
”Şunu iyi bil ki; bu esir çok yalancı olduğu halde sana doğru söylemiştir. Ey Ebu Hureyre! Üç geceden beri sana hitap edip konuşan kimdir bilir misin?” buyurdu.
Ben: ”Hayır” deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ”İşte o, (sana insan suretinde görünen) bir şeytan’dır” buyurdu. (Buhari, Vekalet:10,no:2187,2/812)
Bu konudaki hadis-i şerifler mevzularına göre konumuzdaki sorular içerisine yayıldığı için burada hepsini zikretmek yersiz olacaktır.
Cinler kaç sınıfa ayrılır ?
Cinler kendi aralarında yaratılışları üzere farklı sınıflara ayrılır. Her sınıf diğerinden farklı özelliklere sahiptir. Aralarında farklı kabileler olduğu gibi erkekleri ve dişileri vardır. İtikat ve İnanç bakımından da farklılık gösterirler. Mümin ve kafirleri olduğu gibi, salihleri ve günahkarları vardır. Bunun gibi birçok farklı fırka ve sınıflara yarılmışlardır.
Ebu’d Derda (Radıyallahu anh)dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
”Allah-u Azze ve Celle cinleri üç sınıf olarak yaratmıştır; bir sınıf yılanlar, akrepler ve yer böcekleri (suretinde)dir. Diğer bir sınıf havadaki rüzgar gibidir. (kanatları olduğu için havada uçarlar). Farklı bir sınıf ise (mükellef oldukları için) onlar üzerine hesap ve azap vardır.” (Tirmizi Ahkam:1 no:1484, 4/77; Deylemi, Müsnedü’l-Firdevs, no2942, 2/189; Hakim-iTirmizi, Nevadiru’l-usül:1/205-206)
Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre cinler yaratıldıkları asıl maddeden farklı görünüşte olan çeşitli sınıflara ayrılmıştır.Ama bu ayrılık onların ateşten yaratılmış oldukları gerçeğini değiştirmez. Bunun yanında cinler yaptıkları işler bakımından da kendi aralarında:
a-)İfrit
b-)Hubbel,
c-)Ğul
olmak üzere yine üç sınıfa ayrılırlar. Birinci kısım olan ”İfrit” cinlerin güçlü erkeklerindendir. Bununla alakalı olarak Kur’an-ı Kerim’deki şu kıssa zikredilebilir ki Süleyman (Aleyhisselam), Belkıs’ın tahtının kendisine getirilmesini istemesi üzerine:
‘‘Cinlerden (pis huylu,inatçı ve güçlü) bir ifrit dedi ki: ”Sen makamından ayrılmadan kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten de ben buna karşı elbette pek güçlü ve çok güvenilir biriyim.” (Neml Suresi 39. Ayet)
Bu ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere cinlerin bu kısmı olan ifritler güçlü ve iş bitirici olanlarıdır. İkinci kısım olup ”Hubbel” diye isimlendirilenler ise insanları türlü hile ve desiselerle aldatıp eziyet ederler. Üçüncü kısım ise cinlerin ”Ğul” denilenleridir. Bunlar da insanlara sihir ve büyü yapılmasında etken bir rol üstlenirler.
Birçok suretlere girebilirler, bazen güzel veya çirkin bir kadın, kimi zaman insan, kimi zaman da çeşitli hayvan şekillerinden birine girer ve insanları korkuturlar. Görüldüğü üzere cinler kendi içlerinde; kuvvetleri, insanları aldatmaları, çeşitli şekillere bürünmeleri, insanları çarpmaları, onlara eziyet etmelerine göre sınıf sınıftırlar. (Alemü’l-cin,Abdülkerim Nevfan , sh:61-64)
Cinlere inanmayanın hükmü nedir ?
Cinlere iman etmek, meleklere iman etmek gibi başlı başına bir iman şartı veya esası değildir. Ama onların varlığına inanma, kitaplara iman şartı çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Kitaplara iman etmek; Kur’an-ı Kerim’in hak ve Allah-u Teala’nın kelamı olduğuna inanmak onun Cebrail A.s tarafından Rasulullah S.a.v’e indirilen bir kitap, bütünüyle vahy-i ilahi ve hidayet olduğunu kabul etmek demektir. Bu kabulleniş onun içindeki bütün hükümlerin Allah-u Teala’ya ait olduğunu itiraf etmek şeklinde kendini gösterir.
Örneğin Kur’an-ı Kerim’in helal dediği helal dediği helal, onun haram olarak nazarlara sunduğu her şey de haramdır.Kur’an-ı Kerim’in helal dediğine haram, haram dediğine ise helal demek ve öyle inanmak insanı İslamiyet’in dışına iter. Bu bağlamda şöyle söylenebilir ki; sarhoşluk veren içeceklerin, domuz etinin, kumar oynamanın haramlığı ayet-i kerimlerle sabittir.
Eğer birisi Kur’an-ı Kerim tarafından yasaklanan şeylerinin birinin bile haram olduğunu kabul etmezse Kur’an-ı Kerim’in ayet-i kerimelerini inkar ettiğinden Müslümanlıktan çıkar. Çünkü İslam parçalanmayı kabul etmeyen bir bütündür. O parçalanamaz, bütünüyle kabul edilir. Bir bölümüne bile inkarla bakıldığında ise sanki hepsi inkar edilmiş gibi mütalaa edilir, bu zihniyete sahip kişi İslam’ın dışına çıkmış ve küfre girmiş kabul edilir.
Aynen yukarıdaki içki ve kumar örneklerinde olduğu gibi birçok ayet-i kerimelerle kendilerinden bahsedilen cinlerin varlığını inkar etmek, böyle bir cins varlığın yok olduğuna itikat etmek, itikatın sahibini İslam dairesi dışına çıkarır ve küfre sokar. Allah-u Teala cümlemizi bu gibi hallere düşmekten muhafaza eylesin. Amin
Halbuki cinlerin var olduklarına delalet eden o kadar çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır ki zaten bu hususta Kur’an-ı Kerim’de ”Cinn Suresi” adında özel bir süre bulunmaktadır. Bununla beraber:
İmam-ı Alusi (Rahimehullah) ” Ruhu’l – me’ani isimli tefsirinde bu konuda şöyle demiştir:
”Cinleri(n varlığını) inkar etmek (ehline) gizli olmayacağı gibi apaçık küfürdür.” demiştir (Tefsiru’l Alusi, 29/82)
İbni Hazm (Rahimehullah) şöyle demiştir: ”Her kim cinlerin varlığını inkar ederse o kişi kesinlikle kafirdir.” (İbni Hazm, el Faslü fi’l-mileli ve’l ahvali ve’n nihal 5/12)
Kaynak: 99 Soruda cinler, Mahmud Haseni, Arifan Yayınları